English Turkish
SPREAD OUT THE TABLE : English Turkish
v. sofrayı kurmak, masayı kurmak
SPREAD OVER : English Turkish
istila etmek
SPREAD QUICKLY : English Turkish
çabucak yayıldı, çok çabucak bilindi, herkes kısa zamanda öğrendi
SPREAD RUMORS : English Turkish
dedikodular yaymak, dedikodular yapmak, insanlar hakkında hikâyeler anlatmak
SPREAD THE WORD : English Turkish
lafı gezdirmek, lafı yaymak, dedikodu yaymak, kulaktan dolma şeyleri yaymak
SPREAD THICKLY : English Turkish
v. kalın sürmek
SPREAD TO THE REST OF THE COUNTRY : English Turkish
ülkenin geri kalanına yayıldı, ülkenin tümüne yayıldı
SPREAD-EAGLE : English Turkish
kartal duruşu pozisyonu, kolları ve bacakları yayılmış bir şekilde açık, kolları ve bacakları açık
SPREADABLE : English Turkish
adj. sürülebilir, yayılabilir, yumuşak; dağıtılabilir, saçılabilir
SPREADEAGLE : English Turkish
v. tamamen yayılmak, tamamen gerilmek; kartal duruşu pozisyonu almak, kolları ve bacakları yayıp açık bir şekilde durmak, kolları ve bacakları açık bir şekil almak, kollarını ve bacaklarını yaymak; yenilgiye uğratmak, darmadağın etmek, dağıtmak, baskın bir şekilde galip gelmek; aşırı dokunaklı vatansever bir konuşma yapmak
SPREADEAGLE : English Turkish
adj. tamamen yayılmış, tamamen gerilmiş; kartal duruşu pozisyonu almış, kolları ve bacakları yayıp açık bir şekilde duran, kolları ve bacakları açık bir şekil almış, kollarını ve bacaklarını yaymış; yenilgiye uğratmış, darmadağın etmiş, dağıtmış, baskın bir şekilde galip gelmiş; (Argo) aşırı dokunaklı vatansever konuşma dolu
SPREADER : English Turkish
n. yayıcı, dağıtıcı, püskürtücü, serpici, tereyağı bıçağı, gergi, anten gergisi, duş fiskiyesi, gübre serpme makinesi, iki telin arasına koyulan tahta
SPREADING : English Turkish
adj. dağıtan
SPREADING : English Turkish
n. yayma, serpme, açma, açılma, germe
SPREADING LIES : English Turkish
yalanlar yayma, yalanlar söyleme, doğru olmayan şeyler söyleme
SPREADING OUT : English Turkish
yayılma, uzama, uzanma, genişleme
SPREADING OVER : English Turkish
n. istila
SPREADING PAYMENTS : English Turkish
ödemeleri yayma, ödenmesi gereken tutarlar için bir zaman belirleme
SPREADING UNFOUNDED RUMORS : English Turkish
dedikodular yapmak, dedikodular yaymak, asılsız söylentiler yaymak
SPREADSHEET : English Turkish
n. bilgisayarlarda bir muhasebe programı; böyle bir programda kullanılan çoklu sütunları olan çizelge, hesap tablosu
SPREADSHEET PROGRAM : English Turkish
hesap çizelgesi programı, elektronik hesap çizelgeleri kurmak için kullanılan program
SPREE : English Turkish
n. cümbüş, alem
SPRIG : English Turkish
n. filiz, fışkın, ince dal, bahar dalı, delikanlı, başsız çivi
SPRIG : English Turkish
v. başsız çivi çakmak, ince dallarla süslemek
SPRIGGED : English Turkish
adj. küçük dallarla süslenmiş, küçük kıvrımlara bezenmiş
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani