English Turkish
STRADIVARI : English Turkish
n. bir soyadı; Antonio Stradivari (
1737,Antonius Stradivarius olarak anılan), oğulları ile mükemmelleştirdiği telli enstrüman tasarımları ile ünlü İtalyan keman yapımcısı, Stradivarius telli çalgıları yapımcısı
STRADIVARIUS : English Turkish
n. Stradivari ailesi tarafından yapılan keman veya diğer enstrümanlar
STRADIVARIUS VIOLIN : English Turkish
n. Stradivari kemanı, İtalian usta Antonio Stradivari tarafından
18'inci yüzyıllarda yapılan ve dünyanın en iyisi olduğu düşünülen keman, Strad (Gayri resmi)
STRAFE : English Turkish
v. bombalamak, bombardıman etmek, azarlamak, kınamak
STRAFING : English Turkish
n. bombalama, bombardıman etme, azarlama, kınama
STRAGGLE : English Turkish
v. sürüden ayrılmak, yoldan sapmak, dağılmak, dağınık olmak, konudan sapmak
STRAGGLER : English Turkish
n. dağınık yetişen bitki, gruptan ayrılan kimse, avare, sürüden ayrılan hayvan, başıboş hayvan, geride kalan, sona kalan, birliğini kaybetmiş asker
STRAGGLING : English Turkish
adj. dağınık, avare, başıboş
STRAGGLY : English Turkish
adj. dağınık, avare, başıboş, geride kalan, seyrek
STRAIGHT : English Turkish
n. düz çizgi, yarış çizgisi, düzlük, kent, eşcinsel olmayan kimse, uyuşturucu kullanmayan kimse
STRAIGHT : English Turkish
adj. düz, dik, doğru, karşı cinse ilgi duyan, dümdüz, dosdoğru, direkt, düzgün, dürüst, güvenilir, sek, katışıksız, iskontosuz, orijinal(piyes), sıradan
STRAIGHT : English Turkish
adv. düz, doğru, dümdüz, dosdoğru, dik olarak, doğruca, direkt olarak, doğru olarak, doğrudan doğruya, düzenli biçimde, tam, tam olarak
STRAIGHT AHEAD : English Turkish
adv. dosdoğru
STRAIGHT AS A DIE : English Turkish
dosdoğru, doğru, dürüst, özü sözü bir
STRAIGHT AWAY : English Turkish
hemen, hemencecik, tereddüd etmeden, duraksamadan
STRAIGHT BACKED : English Turkish
adj. düz arkalıklı
STRAIGHT FACED : English Turkish
adj. asık suratlı, ifadesiz
STRAIGHT FLUSH : English Turkish
n. floş ruvayel, straigt flush, straight flush
STRAIGHT FROM THE SHOULDER : English Turkish
dobra dobra, açık açık
STRAIGHT LINE : English Turkish
doğru
STRAIGHT OFF : English Turkish
hemen, hemencecik, tereddüd etmeden
STRAIGHT ONESELF UP : English Turkish
v. doğrulmak, kendine çeki düzen vermek
STRAIGHT OUT : English Turkish
açıkça, dobra dobra
STRAIGHTAWAY : English Turkish
n. yarış çizgisi
STRAIGHTEN : English Turkish
v. düzeltmek, doğrultmak, yoluna koymak, doğrusunu açıklamak, düzelmek, düzleştirmek, yoluna girmek, doğrulmak, kalkmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani