Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
SURCEASE : English Turkish

v. bitmek, kesilmek, ara vermek

SURCHARGE : English Turkish

n. ağır yük, sürşarj, fazla talep, fazla yükleme, fazla vergi, yeni fiyat basma (pula)

SURCHARGE : English Turkish

v. fazla yüklemek, fazla doldurmak, fazla istemek, fazla vergi yüklemek, yeni fiyat basmak (pula), sürşarj basmak

SURCINGLE : English Turkish

n. palan kolanı (at)

SURCOAT : English Turkish

n. cüppe, pardesü (kadın), zırh üzerine giyilen cüppe

SURD : English Turkish

adj. asam, rasyonel olmayan, sessiz (harf), ünsüz

SURD : English Turkish

n. ünsüz, rasyonel olmayan sayı, tam sayının karekökü

SURE : English Turkish

interj. kesinlikle, tabii

SURE : English Turkish

adj. emin, kesin, şüphesiz, muhakkak, güvenilir, sağlam, sıkı

SURE : English Turkish

adv. şüphesiz, elbette, mutlâka, kesinlikle

SURE AS DEATH : English Turkish

adj. kesin, şüphesiz, muhakkak

SURE ENOUGH : English Turkish

elbette, muhakkak, gerçekten

SURE FIRE : English Turkish

adj. başaracağı kesin olan

SURE FOOTED : English Turkish

sağlam basan, ayağını sağlam basan, temkinli, kaymaz

SURELY : English Turkish

interj. tabii

SURELY : English Turkish

adv. elbette, muhakkak, emin olarak, güvenlice

SURENESS : English Turkish

n. emin olma, kesinlik, güven

SURETY : English Turkish

n. güvence, teminât, garanti, garantör, kesinlik, engellemek, kefil

SURETY INSURANCE : English Turkish

n. teminat sigortası, sözleşme sorumluluklarının yerine getirilmesinin garantisi olarak üçüncü bir şahsa verilen garantiler ve teminatlar

SURETYSHIP : English Turkish

n. kefalet

SURF : English Turkish

n. kıyıya vuran köpüklü dalgalar, sörf

SURF : English Turkish

v. sörf yapmak

SURFACE : English Turkish

n. yüzey, dış görünüş, kanat (uçak)

SURFACE : English Turkish

v. cilalamak, düzleştirmek, yüzeye çıkarmak (denizaltı), yüzeye çıkmak (denizaltı), ortaya çıkmak, meydana çıkmak, gün ışığına çıkmak

SURFACE : English Turkish

adj. üst, yüzeysel, yüzey