Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
THE ENGINE WON'T START : English Turkish

motor çalışmıyor

THE ENGLISH CHANNEL : English Turkish

n. manş denizi

THE ENGLISH PATIENT : English Turkish

İngiliz hasta, Michael Ondaatje tarafından yazılan roman; Anthony Minghella'nın yönettiği 1996 yapımı film (başrollerinde Ralph Fiennes, Kristin Scott Thomas, Juliette Binoche, ve Willem Dafoe'nun oynadığı)

THE ENLIGHTENMENT : English Turkish

aydınlanma, insanın muhakeme etme yeteneği üzerinde duran 17 ve 18'inci yüzyıllardaki akım

THE ENTIRE WORLD : English Turkish

tüm dünya, bütün dünya, dünyanın tüm insanları

THE EPISTLES OF PETER : English Turkish

n. aziz petrus'un mektupları

THE ERRANT JEW : English Turkish

avare Yahudi, başıboş Yahudi, sık sık yer değiştiren İsrail halkı için kullanılan lakab

THE ESSENES : English Turkish

takriben MS.
200 yılları arasında Ölü Deniz'in kuzey bölgesinde yaşamış çilekeş/sofu Yahudi mezhebi (İncil'e sıkı bağlılıkları ile karakterize)

THE ESTABLISHMENT : English Turkish

ileri gelenler, kodamanlar

THE ESTABLISHMENT OF THE STATE OF ISRAEL : English Turkish

İsrail Devleti'nin Mayıs 1948'de kuruluşu

THE ESTIMATES : English Turkish

n. bütçe

THE ETERNAL : English Turkish

allah, tanrı

THE ETERNAL CHILD : English Turkish

ölümsüz çocuk, Peter Pan, büyümeyi reddeden kimse, çocuk gibi davranmaya devam eden yetişkin

THE ETERNAL TRIANGLE : English Turkish

aşk üçgeni

THE EVIL ONE : English Turkish

şeytan, iblis

THE EVIL WEED : English Turkish

(Argo) mariuyana, şeytan otu, esrar

THE EXAM PAPER : English Turkish

sınav kağıdı, final testi sorularının yazılı olduğu kağıt sayfası

THE EXILE : English Turkish

Sürgün, Sürgündekiler, Diaspora, İsrail halkının İsrail topraklarından sürülmesi

THE EXODUS : English Turkish

Göç, İsrail'in çocuklarının Mısır'ın köleliğinden kurtulmaları

THE EXTREME : English Turkish

n. uç

THE FACE REFLECTS EMOTIONS : English Turkish

yüz duyguları yansıtır, insanların yüzü nasıl hissettiklerini gösterir

THE FACT OF HIS EXISTENCE : English Turkish

onun varolmasının doğası, varoluş gayesi, varoluş gerçeği

THE FACTS IN DISPUTE : English Turkish

tartışmanın gerçekleri, taraflardan hiçbirinin üzerinde görüş birliği içerisinde olmadığı tartışmayı çevreleyen olaylar/gerçekler

THE FAINTEST IDEA : English Turkish

zayıf görüş, minimal bilgi, çok az gerçek içeren bilgi

THE FAIR SEX : English Turkish

n. kadınlar, dişiler