Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
THE LAW DEPARTMENT : English Turkish

hukuk departmanı, bir organizasyonun hukuk işleri ile meşgul olan bölümü

THE LAW FOR ENCOURAGEMENT OF CAPITAL INVESTMENTS : English Turkish

sermaye yatırımlarını teşvik yasası, yatırımcılara ve ekonomik hirişimcilere yardım ile alakalı yasa

THE LAW OF CONNECTED VESSELS : English Turkish

irleşik kaplar yasası, eğer birleşik kapları sıvı ile doldurursak her kaptaki sıvı ağırlığının eşit olacağını belirten fizik yasası

THE LAW OF THE LAND : English Turkish

toprak kanunu, krallık yasası, bölgenin kuralları

THE LAW OF THE LAND IS THE BINDING LAW : English Turkish

toprak yasası bağlayıcı yasadır, Yahudi yasaları içerisindeki birisinin genellikle bölgenin yasalarına uymak zorunda olduğunu ifade eden kural

THE LEADING PART : English Turkish

n. başrol

THE LEAST : English Turkish

en az, en küçük, önem veya derece veya değerdeki en düşük ör.:"öğle yemeği toplantısı bugünkü endişelerim arasında en önemsiz olanı"); ebat veya büyüklükte minimal olan (ör.: "izin verilen en düşük kollesterol miktarı")

THE LEAST SAID THE BETTER : English Turkish

söz gümüş ise sükut altındır, az şey söylemek daha iyidir, bazen hiçbirşey söylememek en iyisidir, çok konuşmak sık sık sizi sıkıntıya düşürebilir

THE LEAST SAID THE SOONEST MENDED : English Turkish

söylenmeyen veya az söylenen söz daha çabuk onarılabilir, genellikle sessiz kalmak ve tartışmadan kaçınmak akıllıca olur

THE LEFT : English Turkish

n. Sol, Solcu, Sol kanat, sosyalist ve radikal siyasi görüşlere sahip insanlar grubu

THE LEFT : English Turkish

n. sol taraf

THE LEFT : English Turkish

n. sol, sağın zıt istikameti

THE LEGAL SIDE : English Turkish

yasal taraf, hukuki taraf, hukuk kurallarına göre, yasanın bakış açısından, yasal açıdan

THE LEGAL SITUATION : English Turkish

hukuki durum, yasal durum, kanunun direktif ve talimatları

THE LEGAL SYSTEM : English Turkish

hukuk sistemi, yargılama otoritesi, bir ülkenin yargı sistemi

THE LEISURED CLASSES : English Turkish

n. çalışmayan sınıflar, sosyete kesimi

THE LESSER EVIL : English Turkish

n. kötünün iyisi, diğerine göre daha az kötü olan şey

THE LICENSE PLATE NUMBER WAS : English Turkish

araç plakam

THE LIFE AND SOUL : English Turkish

hayat ve ruh, öz, cevher, bir kimsenin varlığının en önemli parçası

THE LIFE OF : English Turkish

-'ın hayatı, enerji kaynağı, dinamizm kaynağı

THE LIGHTS ARE ON BUT NOBODY'S HOME : English Turkish

ışıklar açık fakat kimse evde yok, bir kimsenin aptal olduğunu ima eden ve belirten ifade (Argo)

THE LIMELIGHTS : English Turkish

sahne ışıkları, ilgi odağı, ilginin merkezi, en ilgi çekici

THE LIMITED ACCOUNTS NUMBERS : English Turkish

limitli hesap numaraları, sahipleri tarafından bir bankanın kabul etmeyi reddettiği çeklerin hesap numaraları

THE LINE : English Turkish

n. ekvator

THE LINE IS BUSY : English Turkish

u hat meşgul