English Turkish
THE SPANGLED HEAVENS : English Turkish
n. pırıl pırıl gökyüzü, parlak gökyüzü
THE SPECIES : English Turkish
n. insan soyu, insanlık
THE SPHINX : English Turkish
n. sfenks, Giza Sfenksi, Giza'da (Mısır) bulunan aslan gövdeli insan başlı büyük antik anıt heykel
THE SPHINX OF GIZA : English Turkish
n. Sfenks, Giza'da (Mısır) bulunan aslan gövdeli insan başlı büyük antik anıt heykel
THE SPIRIT IS WILLING BUT THE FLESH IS WEAK : English Turkish
uh istiyor ama beden zayıf, bir kimse tarafından bir şeyin yapılmasından zevk duyulacağı fakat o işi yapmak için gereken yeterli zamanı enerjisi veya yeteneği olmadığını ifade etmek için kullanılan eğlenceli söz
THE SPY WHO LOVED ME : English Turkish
ana aşık olan casus, başrolünde Roger Moore'un oynadığı 1977 yapımı James Bond filmi (Lewis Gilbert tarafından yönetilen)
THE STAGE : English Turkish
sahne, bir tiyatroda aktörlerin performanslarını sergiledikleri yer, platformlar üzerindeki tahta
THE STAIN DIDN'T WASH OUT : English Turkish
leke çıkmamış
THE STAINS HAVE NOT BEEN REMOVED : English Turkish
u lekeler çıkmamış
THE STAMP ACT : English Turkish
pul yasası, 1765'te Amerikan kolonilerine İngilizlerce dayatılan basılı materyaller üzerine konan vergi (empoze edilen ilk doğrudan vergi, Bağımsızlık Savaşı'na götüren süreçteki olaylardan biri)
THE STATES : English Turkish
n. Devletler, Eyaletler, ABD, Amerika Birleşik Devletleri
THE STEPFORD WIVES : English Turkish
n. Stepford hanımları, Ira Levin tarafından 1972 yılında yazılan roman (Stepford erkeklerinin eşlerini robotlar ile değiştirdikleri)
THE STICK AND THE CARROT : English Turkish
sopa ve havuç, iyi davranışlar için bir ödül verme ve yanlış davranışlar için cezalandırma (Psikoloji)
THE STICK AND THE CARROT METHOD : English Turkish
sopa ve havuç metodu, iyi davranışlar için bir ödül verme ve yanlış davranışlar için cezalandırma sistemi (Psikoloji)
THE STICKS : English Turkish
(Argo) çalı çırpı, çubuklar, kırsal bölge, çok uzakta (ör. "kırsal bölgede çalı çırpı içinde yaşıyor, çok uzakta yaşıyor")
THE STILL, SMALL VOICE : English Turkish
n. vicdanın sesi
THE STONES : English Turkish
taşlar, İngiliz rock and roll grubu (
1990 arasında popüler olan)
THE STOOGES : English Turkish
yamaklar, 1960 ve 1970'lerde çalan etkileyici Amerikan punk grubu
THE STORE IS CLOSING : English Turkish
mağaza kapanıyor
THE STORM IS BEGINNING TO SINK : English Turkish
fırtına hafiflemeye başlıyor, fırtına/kargaşa sakinleşmeye başlıyor, fırtına yatışıyor
THE STORY ENDED : English Turkish
hikaye sona erdi, masal sonuna geldi, hikaye tamamlandı
THE STRAIGHT OF IT : English Turkish
adv. doğrusu, doğru olanı
THE STRAITS : English Turkish
n. boğazlar, istanbul ve çanakkale boğazları
THE STRANGER : English Turkish
n. yabancı, bir cinayet işleyen ve bunun için idamı bekleyen dışlanmış bir adam hakkında Albert Camus tarafından yazılan roman
THE STREET : English Turkish
n. sokakta devam eden borsa işlemleri, finans dünyası
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani