Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
WARNING NOTE : English Turkish

uyarı notu, ikaz bilgisi, bir kimsenin bir mülk üzerindeki sahiplik haklarını belirten uyarı yazısı

WARNING SHOT : English Turkish

uyarı atışı, bir kimsenin silahlı ve ateş etmeye hazır olduğunu göstermek amacıyla havaya açtığı ateş

WARNING SIGN : English Turkish

uyarı işareti, alarm işareti, ikaz işareti; üzerinde ikaz bulunan uyarı direği

WARNING SIGNAL : English Turkish

uyarı işareti, alarm işareti, ikaz işareti, aslı tehlike durumundan önce ortaya çıkan işaret

WARNING STRIKE : English Turkish

uyarı grevi

WARNING SYSTEM : English Turkish

uyarı sistemi, ikaz sistemi, acil bir durumda çalışan ışıklar ve/veya sirenler sistemi

WARNING TRIANGLE : English Turkish

n. uyarı reflektörü

WARNINGLY : English Turkish

adv. uyararak, ikaz ederek; uyarı sözleriyle, ikaz edici kelimelerle

WARP : English Turkish

n. eğrilik, yamukluk, çarpıklık, sapma, palamar, alüvyonlu tortu (tarım)

WARP : English Turkish

v. yamultmak, saptırmak, çarpıtmak, eğmek, yanlış yorumlamak, eğilmek, çarpılmak, yamulmak, yoldan sapmak, palamarı çekerek hareket etmek, sualtında bırakarak verimini artırmak

WARP AND WOOF : English Turkish

n. herhangi bir şeyin temeli; bir şeyin tabanı

WARP SPEED : English Turkish

n. (Eğlenceli Argo) çok süratli hız; ışık hızından daha hızlı

WARP THE JUDGMENT : English Turkish

yargı kararını saptırmak, bir hükmü çarpıtmak, bir yargı kararını çarpıtmak

WARP UP : English Turkish

v. alüvyonlu çökelti ile tıkamak

WARPAGE : English Turkish

n. çarpıklık, eğrilik, büzüklük, yamukluk; taşıma ücreti

WARPATH : English Turkish

n. savaş yolu, savaşa giden yol, muharebeye veya savaşa benzer bir operasyona götüren yol (ilk olarak Amerikalı yerli savaşçılar tarafından savaşa giderlerken kullandıkları rota için söylendi)

WARPED : English Turkish

adj. eğri, yamuk, çarpık, sapmış, taraflı

WARPED MIND : English Turkish

çarpık düşünce, sapkın düşünce, sapmış düşünce, tuhaf düşünme yolu

WARPER : English Turkish

n. bozan, bozucu, çözücü; saptırıcı, saptıran, bükücü, büken; yün çözme tezgâhı

WARPLANE : English Turkish

n. savaş uçağı, harp halinde kullanılan savaş

WARRANT : English Turkish

n. garanti, teminât, vekâletname, yetki belgesi, hak, yetki, ruhsat, izin belgesi, tayin emri, haklı neden

WARRANT : English Turkish

v. yetki vermek, mazur göstermek, izin vermek, ruhsat vermek, garanti etmek, temin etmek, kefil olmak

WARRANT OF APPREHENSION : English Turkish

n. tutuklama emri

WARRANT OF ARREST : English Turkish

tutuklama emri

WARRANT OF ATTACHMENT : English Turkish

n. haciz kararı