Multilingual Turkish Dictionary

English Turkish

English Turkish
WAS TONGUE-TIED : English Turkish

dili bağlandı, dili bağlıydı, dili başlanmıştı, sustu, susmuştu, sessizdi, bir şey demedi, bir şey söylemedi, ne diyeceğini bilemedi

WAS TOO HARSH WITH HIM : English Turkish

ona çok sertti, ona çok haşin davrandı

WAS TOO LATE : English Turkish

çok geç idi, çok geçti, planlanan zamandan sonra geldi ve bir fırsatı kaçırdı

WAS VERY HAPPY : English Turkish

çok mutluydu, çok sevinçliydi, oldukça memnundu

WAS VERY LUCKY : English Turkish

çok şanslıydı, oldukça şanslıydı, şansı yaver gitti

WAS VERY STRICT WITH HIM : English Turkish

ona çok katıydı, ona çok katı davrandı, ona çok sert davrandı, onun hakkındaki tüm küçük ayrıntılara dikkat etti

WAS WILLING TO DO ANYTHING : English Turkish

her şeyi yapmaya istekliydi, her şeyi yapabilirdi, her şeyi yapmaya hazırdı, hedefine ulaşmak için mümkün olan her şeyi yapardı

WAS WITHDRAWN FROM CIRCULATION : English Turkish

tedavülden kaldırıldı, dolaşımdan çekildi

WAS WORKING AT FULL BLAST : English Turkish

var gücüyle çalışıyordu, tüm kuvvetiyle çalışıyordu, sıkı bir şekilde çalıştı, dinamik bir şekilde çalıştı

WASABI : English Turkish

n. Japon kökenli bir bitki, hardalgillerden kalın yeşil kökü olan bir Japon bitkisi; bu bitkinin yeşil kökü; bu bitkinin baharatlı yeşilimsi kökünden yapılan ve yaban turpu gibi tadı olan ve yemeklerde toz şeklinde ya da macun olarak kullanılan bir çeşni, Japon bayır turpu

WASH : English Turkish

n. yıkama, yıkanma, losyon, bulaşık suyu, sulu yemek (kötü), mutfak artığı, antiseptik sıvı, çalkantı sesi, dalga sesi, dümen suyu, erezyon, uçak izi, kıyıya vuran süprüntü, ince boya tabakası

WASH : English Turkish

v. erezyona uğratmak, yıkamak, yıkayıp temizlemek, aşındırmak, suyla temizlemek, taşımak (sular), badanalamak, boyamak, yıkanmak, elini yüzünü yıkamak, inandırmak, yıkanır olmak

WASH : English Turkish

adj. yıkanabilir

WASH AND WEAR : English Turkish

yıka ve giy (yıkadıktan sonra çok az veya sıfır ütüleme gerektiren giyecek ya da kumaşlar için kullanılır)

WASH ASHORE : English Turkish

v. sahile atmak

WASH AWAY : English Turkish

sürüklemek, yıkayıp temizlemek, aşındırmak, sürüklenmek, aşınmak

WASH DISHES : English Turkish

v. bulaşık yıkamak

WASH DOWN : English Turkish

ol su ile yıkamak, tazyikli su ile yıkamak, su içerek yutmak (yemek vb.)

WASH DRAWING : English Turkish

suluboya

WASH HAND BASIN : English Turkish

lavabo

WASH INSIDE OUT : English Turkish

ters yüz ederek yıkayın

WASH LEATHER : English Turkish

yıkanabilir deri, güderi

WASH OFF : English Turkish

sürüklemek, yıkayıp temizlemek, aşındırmak, sürüklenmek, aşınmak

WASH ONE'S DIRTY LINEN IN PUBLIC : English Turkish

çamaşırları başka insanların her an girebilecekleri bir yerde yıkamak; ipliğini pazara çıkarmak, kirli çamaşırlarını ortaya dökmek, diğer insanların önünde kişisel çatışma sergilemek

WASH OUT : English Turkish

yıkayıp temizlemek, feshetmek, iptal etmek, örtbas etmek