English Turkish
WEATHER OUT : English Turkish
aşarıyla geçmek, başarılı bir şekilde tamamlamak, güvenlice geçmek, güvenlice atlatmak, güvenlice geçirmek
WEATHER OUTLOOK : English Turkish
hava görünümü, hava tahmini, hava durumu öngörüsü, meteorolojik tahmin
WEATHER PERMITTING : English Turkish
hava izin verirse, eğer hava iyi olursa
WEATHER PROPHET : English Turkish
meteoroloji uzmanı
WEATHER REPORT : English Turkish
hava raporu, hava durumu raporu, meteorolojik gözlemler ve havada beklenen değişiklerle hazırlanan günlük rapor
WEATHER RESISTANT : English Turkish
havaya dayanıklı, hava şartlarına dayanıklı, hava koşullarına dayanıklı, kötü ve ciddi hava koşullarına karşı dayanıklı durabile, kötü hava şartlarına karşı koruyan
WEATHER SATELITE : English Turkish
n. meteoroloji uydusu
WEATHER SATELLITE : English Turkish
n. hava uydusu, hava durumu uydusu, meteorolojik uydu, havayı gözleme ve hava tahmini amaçlı olarak kullanılan uydu
WEATHER SIDE : English Turkish
üzgâr alan taraf, orsa, yağmur alan taraf
WEATHER STATION : English Turkish
meteoroloji istasyonu, hava tahmin merkezi
WEATHER STRIP : English Turkish
pencere bantı, kapı bantı
WEATHER STRIPPING : English Turkish
n. hava yalıtımı, hava şeridi, hava bandı, sıkıntı veren hava veya diğer şeylerin geçişini engellemek amacıyla kapı veya pencere pervazlarına döşenen yalıtım
WEATHER THE STORM : English Turkish
adire atlatmak, zor durum atlatmak, kriz atlatmak, üstesinden gelmek, tehlikeyi atlatmak
WEATHER VANE : English Turkish
üzgâr gülü, fırıldak
WEATHER WISE : English Turkish
havadan anlar
WEATHER WORN : English Turkish
fırtına yemiş, kötü havadan etkilenmiş, yanık (cilt), sertleşmiş
WEATHER-PROOF : English Turkish
havaya dayanıklı, fırtınalı havada zarar görmeden dayanabilir, kötü hava koşullarına karşı dirençli
WEATHERBEATEN : English Turkish
adj. yıkık dökük, havanın harap ettiği, havaya maruz kalmaktan dolayı yıkık ve dökük görünen
WEATHERBOARD : English Turkish
n. bindirme, kaplama, giydirme, bir sonunda daha kalın olan ve yatay olarak birbirine geçecek şekilde bir binaya dış kaplama olarak yerleştirilen uzun paneller; bir su aracının rüzgâra bakan tarafı, geminin rüzgâr üstü tarafı (Denizcilik)
WEATHERBOARD : English Turkish
v. bindirmek, giydirmek, siper tahtası sağlamak, siper tahtasıyla kapatmak, dindirme kaplamak
WEATHERBOARDING : English Turkish
n. bindirme, siper tahtası, kaplama, bina kaplaması, bina giydirmesi
WEATHERBOUND : English Turkish
adj. kötü hava koşullarından dolayı gecikmiş veya mahsur kalmış olan
WEATHERCOCK : English Turkish
n. rüzgâr gülü, fırıldak, dönek kimse
WEATHERED : English Turkish
adj. bozulmuş, ayrılmış, parçalanmış, eskimiş, havaya maruz kalmış olması nedeniyle zarar görmüş ve eskimiş; yıkık dökük, havaya maruz kalmış olmasından dolayı solmuş veya rengi atmış; hava tarafından dövülmüş, hava tarafından darbe yemiş; suyun akıp gitmesi için meyilleştirilmiş (İnşaatçılık)
WEATHERFORD : English Turkish
n. Şef Weatherford (
1824), Amerikan Kızılderili Şefi, 1812 Savaşı ve Horseshoe Bend Savaşı esnasında Creek Kızılderili kabilesi lideri
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani