Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
KUDSİYAN : Ottoman Turkish

Kudsiler. * Melekler. Melâike taifesi

KUDSİYE : Ottoman Turkish

kutsal

KUDSİYET : Ottoman Turkish

Kudsilik, mukaddeslik, azizlik. * Temizlik, paklık

KUDSİYET : Ottoman Turkish

kutsallık, yücelik, temizlik

KUDSÎ : Ottoman Turkish

(Kuds. dan) Mukaddes, kutsal, muazzez

KUDSÎ : Ottoman Turkish

kutsal, temiz, arınmış, yüce

KUDSÜMAN : Ottoman Turkish

Erkek örümcek

KUDUM : Ottoman Turkish

Uzak ve uzun bir yoldan gelmek. * Ayak basmak. * İleri geçmek. İlerilik

KUDUMİYYE : Ottoman Turkish

Uzak yoldan gelen bir büyük zâta, oranın halkı tarafından takdim edilen hediye. * Edb: Böyle bir vaziyetten dolayı yazılan kaside

KUDUR : Ottoman Turkish

(Kıdr. C.) Çömlekler, tencereler. Yemek pişirilen kaplar

KUDURÎ : Ottoman Turkish

(Hi:
428) Bağdadlıdır. Ahmed İbn-i Muhammed Bağdâdi diye de anılır. Hanefi fıkıh âlimlerindendir. Bu zatın, fıkha dâir meşhur kitabının ismi de Kudurî'dir

KUDVE : Ottoman Turkish

Halkın uyup tâbi oldukları kimse

KUDÛM : Ottoman Turkish

uzaktan gelme, ayak basma

KUF : Ottoman Turkish

f. Baykuş denen bir kuş cinsi

KUFAHİR (KUFÂHİRÎ) : Ottoman Turkish

Büyük ve iri cüsseli kimse

KUFAN : Ottoman Turkish

Zahmet, meşakkat. * Kufe dedikleri beldenin adı

KUFAR : Ottoman Turkish

(Kafr. C.) Issız ve susuz yerler. Çöller, sahralar

KUFAÎ : Ottoman Turkish

Burnu sıcaktan kavlar kızıl kimse

KUFF : Ottoman Turkish

Yüksek yer

KUFFAZ : Ottoman Turkish

Kadınların ellerine ve ayaklarına taktıkları bir süs eşyası. * Eldiven

KUFFE : Ottoman Turkish

(C: Kıfâf) Pamuk sepeti. * İçine kumaş konan nesne. * Yüksek yer. * Kurumuş. * Çürük ağaç

KUFL : Ottoman Turkish

(C.: Akfâl) Kilit, sürgü

KUFTEHAR : Ottoman Turkish

f. Köfte yiyen. * Geveze, çenesi düşük. * Şarlatan. Kendini beğenmiş. * Çapkın

KUFUF : Ottoman Turkish

Kişinin korkudan tüyü ürperip kalkmak

KUFUL : Ottoman Turkish

(Kufl. C.) Kilitler. * Seferden veya yolculuktan dönme