Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
NEFS-İ HAYVANÎ : Ottoman Turkish

Hayvanî istekler. Canlılardaki yaşama ve hareket kuvvetleri

NEFS-İ İHBAR : Ottoman Turkish

Tam haber. Haberin tam esası

NEFS-İ LEVVAME : Ottoman Turkish

Kötülüğü işledikten sonra fenâlığını hatırlayarak insanı rahatsız eden pişmanlık hâli ve vicdan rahatsızlığı. * İnsanın, kendine ait kötülük ve günahını görüp fenalığını bilen ve hayra meyleden iradesi

NEFS-İ MARDİYE (MARZİYYE) : Ottoman Turkish

Kusurlarını bilen, kendisinden râzı olunan nefis. Rabbinin indinde makbul olan nefis

NEFS-İ MUTMAİNNE : Ottoman Turkish

İyiliği kötülükten ayırt ettirerek insanlık vazifesini tanıttıran ve vicdanına rahatlık veren hâl. İnsanı Allah'a yaklaştıran hâl. Günaha meyleden kötü sıfatlardan temizlenmiş ve güzel ahlâk ile muttasıf olarak kurb-u İlâhiye itmi'nan ve istikrar kazanmış olan insan iradesi. Nefsin, Allah'ın emirleri altına sakin ve şehevâta muâraza ederek ıztırabdan kurtulmuş olma hâli

NEFS-İ MÜLHEME : Ottoman Turkish

Tas: Lüzumu hâlinde Cenab-ı Hak tarafından kendisine hakikatlar ilham edilen, tasaffi ve tekâmül etmiş nefis

NEFS-İ MÜTEKELLİM : Ottoman Turkish

Gr: Birinci şahıs. (Bak: Mütekellim-i vahde)

NEFS-İ NÂTIKA : Ottoman Turkish

Akli ve nakli mes'elelerin münasebetlerini hissetmeğe ve anlamağa istidadı olan zâti ve cevheri hassası. Zâtında maddeden mücerred, fiilinde maddeye mukarin olan cevher. İnsan ruhu

NEFS-İ RÂDİYE : Ottoman Turkish

f. Rabbinden râzı ve hoşnud olanın nefsi

NEFS-ÜL EMİR : Ottoman Turkish

Hakikatın kendisi. İşin hakikatı

NEFSA : Ottoman Turkish

(C.: Nefsâvât-Nüfüs-Nifâs-Nevâfis) Yeni doğum yapmış kadın. Loğusa

NEFSANİYET : Ottoman Turkish

Nefsini çok beğenmişlik. * Gizli düşmanlık, garez, kin

NEFSANİYET : Ottoman Turkish

nefsine düşkünlük

NEFSANÎ : Ottoman Turkish

Bedenî arzu ve isteklerle alâkalı. Zaruret olmadığı hâlde keyf için olan istek ve arzuya ait. Kendine ait ve mensub

NEFSANÎ : Ottoman Turkish

nefsin hoşuna giden

NEFSİEMMÂRE : Ottoman Turkish

insanı kötülüğe sürükleyen nefis

NEFSÎ : Ottoman Turkish

Nefis ile, kendisi ile alâkalı. Şahsa ait, nefse dair

NEFSÎ : Ottoman Turkish

nefisle ilgili, nefsim!

NEFSÎ NEFSÎ : Ottoman Turkish

"""Benim nefsim"", ""nefsim nefsim"" mânâsına yalnız kendini düşünmeyi ve kendisiyle olan alâkayı ifâde eden bir tâbir."

NEFSÜLEMİR : Ottoman Turkish

işin kendisi, hakikatı

NEFT : Ottoman Turkish

Neft yağı. Çam gibi bazı ağaçlardan çıkarılan, tutuşabilen bir yağdır ve boyacılıkta vesair sanayide kullanılır

NEFT (NEFİT) : Ottoman Turkish

Çömleğin kaynayıp taşması ve içinde yemeğin kuruması. * Galeyan

NEFTA : Ottoman Turkish

(Nifta) (C: Nefat) Çalışmaktan dolayı elde çıkan kabarcık

NEFTÎ : Ottoman Turkish

f. Neft yağı renginde olan, siyaha yakın koyu yeşil

NEFUH : Ottoman Turkish

Sütü sağılmadan çıkıp akan deve