Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
SADHEZAR : Ottoman Turkish

f. Yüzbin

SADHEZARÂN : Ottoman Turkish

Yüzbinlerce

SADİ' : Ottoman Turkish

Sabah vakti. * Koyun ve deve bölüğü. * Yedi günlük oğlan

SADİC : Ottoman Turkish

Nakışı olmayan, nakışsız. * Çıplak. * Temiz, pak

SADİD : Ottoman Turkish

Tıb: Yaradan akan sarı su. İrin

SADİDEL : Ottoman Turkish

Yaprağı katmerli olan gül

SADİG : Ottoman Turkish

Zayıf

SADİH : Ottoman Turkish

Erkek baykuş

SADİHA : Ottoman Turkish

Bulutun kat kat olması

SADİK : Ottoman Turkish

Çok sâdık, içten ve dıştan sadakatlı dost. Doğru sözlü

SADİK-I AHMAK : Ottoman Turkish

Ahmak dost

SADİK-I KADİM : Ottoman Turkish

Eski dost

SADİN : Ottoman Turkish

(C.: Sedene) Kapıcı. Perdedar. * Kâbe hizmetçisi

SADİR : Ottoman Turkish

Şaşan, hayrette kalan

SADİS(E) : Ottoman Turkish

Altıncı. (
)

SADİS-AŞER : Ottoman Turkish

Onaltı. Onaltıncı

SADİSEN : Ottoman Turkish

Altıncı olarak

SADK : Ottoman Turkish

Berk, sağlam, muhkem süngü

SADM : Ottoman Turkish

Def'etmek, kovmak. * Güç işe giriftar etmek

SADME : Ottoman Turkish

Bir vuruş, çarpma, vurma, çatma. * Birden bire patlama. * Ansızın başa gelen musibet

SADME : Ottoman Turkish

vuruş

SADPARE : Ottoman Turkish

f. Yüz parça. Parça parça olmuş

SADR : Ottoman Turkish

Her şeyin evveli ve başlangıcının en iyisi. * Kalb, göğüs, ön. * Meclisin önü ve en muteber yeri. Reisin oturduğu yer. * Rücu. * Bir aruz kalıbı. * Baş, reis, başkan. * Oturulacak yerlerin en iyisi

SADR : Ottoman Turkish

göğüs, yürek, ön, baş, ileri

SADR-I AZAM : Ottoman Turkish

Baş vezir, padişahın vekili, başvekil