Ottoman Turkish
SAM'ARE : Ottoman Turkish
Sağlam ve dayanıklı, sert
SAMAHMAH : Ottoman Turkish
Uzun ve çok yoğun olan madde
SAMAM : Ottoman Turkish
Belâ. * Zahmet, meşakkat
SAMANYOLU : Ottoman Turkish
uzaktan parlak bir yol gibi görünen yıldızlar kümesi
SAMD : Ottoman Turkish
Kasdetmek. * Yüksek yer. * Galiz, yoğun
SAMECE : Ottoman Turkish
(C.: Samec) Kandil
SAMED : Ottoman Turkish
Her şeyin kendine muhtaç olup, kendisi hiç kimseye ve hiç bir şeye muhtaç olmayan. (Allah) *Pek yüksek, dâim. * Refi' ve âli ve içi dolu şey. * Kavmin ulusu
SAMEDANÎ : Ottoman Turkish
Samed olan Allah (C.C.) ile alâkalı. İlahî. Allah'a mahsus
SAMEDANÎYET : Ottoman Turkish
Samedanîlik
SAMEDİYET : Ottoman Turkish
Allah'ın (C.C.) hiç bir şeye muhtaç olmadığı gibi hazinesinden hiçbir şey eksilmemesi ve kudretine de hiç bir şey ağır gelmemesi
SAMEKMEK : Ottoman Turkish
Çok kuvvetli adam
SAMEM : Ottoman Turkish
Sağırlık
SAMER : Ottoman Turkish
Bozulup fena kokmak
SAMEYAN : Ottoman Turkish
Sıçramak. * Kalkmak. * Yürekli, cesaretli, kahraman, bahadır kişi
SAMG : Ottoman Turkish
Zamk, ağaç sakızı
SAMGÎ : Ottoman Turkish
Zamk gibi, zamk halinde olan
SAMHA : Ottoman Turkish
Kolaylık. Asânlık. Sühulet
SAMİ : Ottoman Turkish
Sertlik, katılık. Kuruluk
SAMİ' : Ottoman Turkish
İşiten, duyan, dinleyen
SAMİA : Ottoman Turkish
Duyma, işitme duygusu, işitme kuvveti
SAMİD : Ottoman Turkish
Yükselen, başını kaldırıp göğsünü kabartan. * Hayrette kalan. * Gafil
SAMİE : Ottoman Turkish
yüksek, yüce
SAMİH : Ottoman Turkish
Cömert, eli açık sahavet sahibi ve civanmert olan
SAMİL : Ottoman Turkish
Kuru, yâbis
SAMİM : Ottoman Turkish
İç, asıl, öz
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani