Ottoman Turkish
SEKTE-İ KALB : Ottoman Turkish
Kalbin durması. Kalbin sekteye uğraması
SEKTEDÂR : Ottoman Turkish
Susan, sesini kesen. * Zarara uğramış olan. * Aheng ve düzeni bozulmuş
SEKUB : Ottoman Turkish
(Sekabe) Ateşin alevlenmesi. * Yıldızın parlaması. * Işıklı, ışık veren. * Parlamak
SEKUN : Ottoman Turkish
Yemen vilâyetinde bir kabile adı
SEKÎNE : Ottoman Turkish
sakinlik, okuyana sakinlik veren önemli bir dua
SEKÎNET : Ottoman Turkish
sakinlik, gönül huzuru, kalbin rahat olması
SEL' : Ottoman Turkish
Baş yarmak
SEL'A : Ottoman Turkish
Hıyarcık hastalığı. * Yarmak
SEL'AF : Ottoman Turkish
Yutmak
SELA : Ottoman Turkish
(C.: Eslâ) Çocuğun ana karnında iken içinde bulunduğu ince deri
SELA' : Ottoman Turkish
Pişirmek. * Eritmek
SELACİKA : Ottoman Turkish
(Selçuk. C.) Selçuklular
SELAH : Ottoman Turkish
(C.: Selhân) Keklik yavrusu
SELAHİF : Ottoman Turkish
(Sulahfât. C.) Kaplumbağalar
SELAHİYET : Ottoman Turkish
(Bak: Salâhiyet)
SELAİK : Ottoman Turkish
(Selika. C.) Güzel söz söyleme ve yazma kabiliyetleri
SELAK : Ottoman Turkish
(C.: Selekân) Yüksek, düz yer. Deve yanırının onulmuş ve yeri ağarmış olan izi. * Çuval kulpunun birisini birisine koymak
SELALE : Ottoman Turkish
Çanak içinde yalanan nesne
SELALİM : Ottoman Turkish
(Süllem. C.) Merdivenler
SELAM : Ottoman Turkish
"Ayıplardan, âfetten sâlim oluş. Selâmet, emniyet. Sulh. Asâyiş. Bütün korktuklarından emin olma. * Allah'ın (C.C.) rızasına erişmek için mü'minlerin birbirlerine yaptığı dua. Mü'minler birbirleriyle karşılaştıklarında büyük küçüğe; yürüyen durana; azlık çokluğa; hayvan veya vasıta üzerinde olan yerde yürüyene; yüksekteki aşağıdakine ""Selâmün aleyküm"" der. Selâmı alan ""Ve Aleykümüsselâm ve Rahmetullâhi ve Berekâtühu"" diyerek cevap verir. Evvelâ selâm veren daha çok sevap kazanır. Selâm vermek sünnet, almak ise farzdır. İki cemaat birbiri ile karşılaşırsa; onlardan birisinin selâm vermesi sünnet-i kifaye, selâm alacak taraftan birisinin selâm alması farz-ı kifayedir."
SELAMAN : Ottoman Turkish
Bir mekânın adı. * Büyük ağaç
SELAMET : Ottoman Turkish
Kurtuluş, tehlikeden sâlim olmak. Korktuklarından, fenalıklardan kurtulmak. * Neticede imân ile kabre girmek. * Edb: Doğruluk, sağlamlık
SELAMLIK : Ottoman Turkish
(Bak: Harem)
SELASE-AŞER : Ottoman Turkish
Onüç
SELASET : Ottoman Turkish
Edb: Anlatıştaki kolaylık ve rahatlık. Açık, kolay, akıcı ve âhenkli ifade
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani