Ottoman Turkish
SİYAHRUZ : Ottoman Turkish
f. Tâlihsiz, şanssız, bahtsız
SİYAHÇERDE : Ottoman Turkish
f. Esmer, karayağız olan
SİYAHÎ : Ottoman Turkish
f. Siyahla alâkalı. * Zenci. * Siyahlık, karalık
SİYAK : Ottoman Turkish
Söz gelişi, ifade tarzı. * Üslub, tarz, yol. * Sürmek, sevk. * Ruhun çıkması
SİYAK : Ottoman Turkish
söz gelişi, bir sözün hemen öncesinde geçen sözler
SİYAK VE SİBAKA MÜLÂYEMET : Ottoman Turkish
Sözün evveline güzel bir netice, sonrasına iyi bir başlangıç olması
SİYAK-I KELÂM : Ottoman Turkish
Sözün gelişi, sevkediliş
SİYAKAT : Ottoman Turkish
Binek hayvanını arkasından sürme
SİYAM : Ottoman Turkish
Oruç. (Bak: Sıyam)
SİYANET : Ottoman Turkish
Koruma, muhafaza, hıfz
SİYANET : Ottoman Turkish
koruma
SİYASET : Ottoman Turkish
Memleket idare etme san'atı. Devlet idare tarzı. * Dünya ve âhirette necatlarına sebeb olacak bir yola, insanları irşad ile beşeriyetin salâhına çalışmak. * Diplomatlık. Politika. * Seyislik, at idare işleriyle uğraşma. (Bak: Hilafet)
SİYASET : Ottoman Turkish
politika, insanları idare etme sanatı
SİYASETEN : Ottoman Turkish
Siyaset bakımından, siyasî bakımdan
SİYASETKÂRANE : Ottoman Turkish
siyaset yaparcasına
SİYASETVARİ : Ottoman Turkish
siyaset gibi
SİYASİYYUN : Ottoman Turkish
Politikacılar, siyasetçiler. Devlet idaresine çalışanlar
SİYASİYYUN : Ottoman Turkish
politikacılar
SİYASÎ : Ottoman Turkish
Siyaset icabı olan. * Siyaset adamı. * Politik
SİYAT : Ottoman Turkish
(Savt. C.) Kırbaçlar, kamçılar
SİYE : Ottoman Turkish
Koyun yatağı
SİYER : Ottoman Turkish
(Siret. C.) Tarzlar, gidişler, yollar
SİYER : Ottoman Turkish
gidişler, yollar, Peygamberimizi anlatan kitap
SİYER-İ ENBİYA : Ottoman Turkish
Peygamberlerin (Aleyhimüsselâm) hayatlarından ve onların ahlâkından bahseden kitap
SİYER-İ NEBİ : Ottoman Turkish
"Mevzuu Hazret-i Peygamber'in (A.S.M.) hayatı, ahlâkı ve yaşayışı olan, O'nun gaye ve cihanı irşad eden mesleğinden bahseden kitap.(Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın ahvâl ve evsâfı, Siyer ve Tarih suretiyle beyan edilmiş. Fakat o evsaf ve ahvâl-i galibi, beşeriyetine bakar. Halbuki o Zât-ı Mübarek'in şahs-ı manevîsi ve mahiyet-i kudsiyesi o derece yüksek ve nuranidir ki; Siyer ve Tarih'te beyan olunan evsaf, o bâlâ kamete uygun gelmiyor, o yüksek kıymete muvâfık düşmüyor. Çünki: $ sırrınca: Hergün, hattâ şimdi de, bütün ümmetinin ibadetleri kadar bir azim ibadet sahife-i kemalâtına ilâve oluyor. Nihayetsiz rahmet-i İlâhiyeye, nihayetsiz bir surette, nihayetsiz bir istidat ile mazhar olduğu gibi, her gün hadsiz ümmetinin hadsiz duasına mazhar oluyor. Ve şu kâinatın neticesi ve en mükemmel meyvesi ve Hâlik-ı Kâinat'ın tercümanı ve sevgilisi olan o Zât-ı Mübarek'in tamam-ı mahiyeti ve hakikat-ı kemalâtı, Siyer ve Tarih'e geçen beşeri ahval ve etvâra sığışmaz. Meselâ: Hazret-i Cebrâil ve Mikâil, iki muhafız yâver hükmünde Gazve-i Bedir'de yanında bulunan bir Zât-ı Mübarek; çarşı içinde, bedevi bir arabla at mübâyaasında münâzaa etmek, bir tek şâhid olan Huzeyfe'yi şahid göstermekle görünen etvârı içinde sığışmaz.İşte yanlış gitmemek için; her vakit mahiyet-i beşeriyeti itibariyle işitilen evsaf-ı âdiye içinde başını kaldırıp, hakiki mahiyetine ve mertebe-i Risalette durmuş nurani şahsiyet-i maneviyesine bakmak lâzımdır. Yoksa, ya hürmetsizlik eder veya şüpheye düşer. M.)"
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani