Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
SİYER-İ SENİYYE : Ottoman Turkish

Yüksek ahlâk ve yüksek vasıflar. Hazret-i Peygamberin (A.S.M.) yüksek ahlâk ve vasıflarına dair yazılan kitab

SİYERA' : Ottoman Turkish

İbrişimle karışık alaca bez

SİYONİST : Ottoman Turkish

(Kudüs'ün eski adı olan Sion. dan) Filistin'de bağımsız bir Yahudi devleti kurmak isteyen. Yahudi fikrinin taraftarı. Bir şeyi Yahudilerin gaye ve menfaatına göre değerlendiren. Yahudilik. * Yahudi dinine giren

SİYONİST : Ottoman Turkish

Yahudilerin ülküsüne inanan, islâm düşmanı

SİYY : Ottoman Turkish

Arz-ı Arabdan bir yer. * Çöl, sahra. * Benzer, misil

SİYYAN : Ottoman Turkish

(Siyy. C.) Birbirine denk ve eşit. Müsavi

SİYYANEN : Ottoman Turkish

Birbirine denk ve eşit olarak. Müsavi bir tarzda

SİYYE : Ottoman Turkish

Yay başı

SİYÂDET : Ottoman Turkish

seyyidlik, efendilik

SKOLASTİK : Ottoman Turkish

Lât. Kurun-u vustâda (Orta çağlarda) Hristiyan âleminde, papazların dinî görüşüne ve onların baskısı altındaki dinî fikirlerine göre yapılan tedrisat usulü

SKOLÂSTİK : Ottoman Turkish

ortaçağ Hıristiyanlık eğitimi

SLOGAN : Ottoman Turkish

ing. Kısa ve te'sirli propaganda sözü

SOFESTAÎ : Ottoman Turkish

(Sevfestâi) Kâinatın yaratıcısını, Cenab-ı Hakkı kabul etmemek için herşeyi inkâr eden. Müsbet veya menfi hiç bir hükme varmayan, daima şüphe içinde kalmayı esas alan felsefi bir doktrinin (Septisizm) mensubu. Septik. Alemde hakikat namına hiç bir şey tanımayan ve hakikatı araştırmaktan sarf-ı nazar ederek zevk ü safa, şiir ve edebiyatla eğlenen safsatacılar. (Bak: Sofizm)(..O Vahid-i Ehad'i kabul etmeyen ya nihayetsiz ilâhları kabul edecek veyahut ahmak sofestâi gibi hem kendini, hem kâinatın vücudunu inkâr edecek. M.)

SOFESTÂÎ : Ottoman Turkish

olumlu veya olumsuz hiçbir hükme varmayan kuşkucu felsefeci

SOFİ : Ottoman Turkish

Ehl-i tasavvuf. Riyazet ve nefisle mücahede ile hakikate ermeğe çalışan. Tarikata mensub, mânevi kemâlât için çalışan. * Yanıltıcı, safsatacı. (Bak: İşrakiyyun)

SOFİZM : Ottoman Turkish

"Fr. Fls: Sofestaiye. Safsatacılık. Alemde hakikat olarak hiç bir şey tanımayan ve hakikatı araştırmaktan sarf-ı nazar ederek zevk ü safâ ve şiir gibi şeylerle eğlenmeği tercih eden bâtıl bir meslek. İnâdiye, indiye ve Lâedriye ""Septizm"" adlarıyla üç kısma ayrılırlar. (Mesail-i İlm-i Kelâm'dan)"

SOFİZM : Ottoman Turkish

hakikatı tanımayan şüpheci filozofların felsefesi

SOFRA : Ottoman Turkish

üstünde yemek yenilen yaygı

SOFU : Ottoman Turkish

sofi, tasavvuf yolcusu

SOFÎ : Ottoman Turkish

tarikat adamı, tesavvuf ehli

SOFÎMEŞREB : Ottoman Turkish

tasavvuf yolunda olan

SOHBET : Ottoman Turkish

"Konuşma, sevdiği kimselerle yapılan toplantı. * Birlikte oturup tatlı tatlı hakikat üzerine konuşmak.(Sohbet-i Nebeviye öyle bir iksirdir ki; bir dakikada ona mazhar bir zât, senelerle seyr ü süluka mukabil hakikatın envarına mazhar olur. Çünkü sohbette insibağ ve in'ikâs vardır. Malumdur ki; in'ikâs ve tebaiyyetle o nur-u âzam-ı Nübüvvetle beraber en azim mertebeye çıkabilir.Nasılki, bir sultanın hizmetkârı ve onun tebaiyyeti ile, öyle bir mevkiye çıkar ki, bir şah çıkamaz. İşte şu sırdandır ki, en büyük veliler sahabe derecesine çıkamıyorlar. Hattâ Celâleddin-i Süyuti gibi, uyanık iken, çok def'a sohbet-i nebeviyeye mazhar olan veliler, Resul-i Ekrem (A.S.M.) ile yakazaten görüşseler ve şu âlemde sohbetine müşerref olsalar, yine sahabeye yetişemiyorlar. Çünki: Sahabelerin sohbeti, Nübüvvet-i Ahmediye (A.S.M.) nuriyle, yâni Nebi olarak onunla sohbet ediyorlar. Evliyâlar ise vefat-ı Nebeviden sonra Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ı görmeleri, velâyet-i Ahmediye (A.S.M.) nuriyle sohbettir. Demek Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın, onların nazarlarına temessül ve tezahür etmesi, velâyet-i Ahmediye (A.S.M.) cihetindedir; Nübüvvet itibariyle değil. Mâdem öyledir; nübüvvet derecesi, velâyet derecesinden ne kadar yüksek ise, o iki sohbet de o derece tefavüt etmek lâzım gelir.Sohbet-i Nebeviye ne derece bir iksir-i nurâni olduğu bununla anlaşılır ki: Bir bedevi adam; kızını sağ olarak defnedecek bir kasavet-i vahşiyânede bulunduğu halde gelip, bir saat sohbet-i Nebeviyeye müşerref olur, daha karıncaya ayağını basamaz derecede bir şefkat-i rahimaneyi kesbederdi. Hem câhil, vahşi bir adam, bir gün sohbet-i Nebeviyeye mazhar olur; sonra Çin ve Hind gibi memleketlere giderdi. Mütemeddin kavimlere muallim-i hakaik ve rehber-i kemâlât olurdu. S.)"

SOHBET : Ottoman Turkish

tatlı tatlı konuşma

SOHBET-İ İHVAN : Ottoman Turkish

Din kardeşleri ile faydalı hakikatlar üzerine sohbet etmek.Resül-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm buyurmuştur ki: Üç şey müstesna, dünyada rahat yoktur:
Tilâvet-i Kur'an
Münacat-ı Rahman
Sohbet-i İhvan

SOKRAT : Ottoman Turkish

eski bir filozof