Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
SOLCU : Ottoman Turkish

(Bak: Ashab-ı Şimal)

SORGUÇ : Ottoman Turkish

Başa takılan tuğ. * Bazı kuşların tepelerinde bulunan tüyden süs

SOSYAL : Ottoman Turkish

Fr. İçtimaî. Cemiyete ait

SOSYAL : Ottoman Turkish

  içtimaî, topluma ait

SOSYALİST : Ottoman Turkish

Fr. Sosyalizm taraftarı olan

SOSYALİST : Ottoman Turkish

sosyalizme inanan, toplumcu

SOSYALİZM : Ottoman Turkish

"Fr. İktisadî teşebbüsleri ve teşekkülleri devlete vermek isteyen görüş. İştirakiyecilik. Güya, herkese müsavi mal verme esasını idare sisteminde yerleştirmeyi ve mal birliğini iddia eden ve insan fıtratına zıt olarak hürriyetleri daraltıcı ve din aleyhdarı bir sistem. Serserilere, zenginlerin mallarını mübah edip isyâna sevkeden ve ehl-i nâmusun ahlâkını yıkarak fuhşiyatı teşvik eden bir bâtıl anlayış. (Sosyalizm nazariyesinin nâşirleri komünistlerdir.) (Bak: İktisad, Kapitalizm, Komünizm)(Tabaka-i avâmın intibahiyle ve galebesiyle tezahür eden tam sosyalizm ve bolşevizm düsturları, bizim daha ziyade işimize yaradığı için, o sosyalizm düsturlarını kabul ettiğimiz halde, senin vaziyetin bize ağır geliyor. Prensiplerimize muhalif düşüyor. Onun için sana verdiğimiz sıkıntıdan şekvâya ve küsmeye hakkın yoktur?Elcevap: Hayat-ı içtimâiye-i beşeriyede bir çığır açan, eğer kâinattaki kanun-u fıtrata muvâfık hareket etmezse; hayırlı işlerde ve terakkide muvaffak olamaz. Bütün hareketi şer ve tahrip hesabına geçer. Mâdem kanun-u fıtrata tatbik-i harekete mecburiyet var; elbette fıtrat-i beşeriyeyi değiştirmek ve nev-i beşerin hilkatındaki hikmet-i esasiyeyi kaldırmakla, mutlak müsavat kanunu tatbik edilebilir. Evet, ben, neseben ve hayatça avam tabakasındanım. Ve meşreben ve fikren, ""müsâvât-ı hukuk"" mesleğini kabul edenlerdenim. Ve şefkaten ve İslâmiyetten gelen sırr-ı adalet ile, burjuva denilen tabaka-i havassın istibdat ve tahakkümlerine karşı eskidenberi muhalefetle çalışanlardanım. Onun için bütün kuvvetimle adalet-i tâmme lehinde zulüm ve tagallübün ve tahakküm ve istibdadın aleyhindeyim.Fakat nev-i beşerin fıtratı ve sırr-ı hikmeti, müsâvât-ı mutlaka kanununa zıddır. Çünki Fâtır-ı Hakim, kemal-i kudret ve hikmetini göstermek için az bir şeyden çok mahsulât aldırır ve bir sahifede çok kitabları yazdırır ve birşey ile çok vazifeleri yaptırdığı gibi, beşer nev'i ile de binler nev'in vazifelerini gördürür.İşte o sırr-ı azimdendir ki: Cenab-ı Hak, insan nev'ini binler nevileri sünbül verecek ve hayvanatın sair binler nevileri kadar tabakat gösterecek bir fıtratta yaratmıştır. Sair hayvanat gibi kuvâlarına, lâtifelerine, duygularına had konulmamış; serbest bırakıp hadsiz makamatta gezecek istidat verdiğinden, bir nevi iken binler nevi hükmüne geçtiği içindir ki, Arzın halifesi ve kâinatın neticesi ve zihayatın sultanı hükmüne geçmiştir.İşte nev-i insanın tenevvüünün en mühim mâyesi ve zenbereği; müsabaka ile hakiki imanlı fazilettir. Fazileti kaldırmak, mahiyet-i beşeriyenin tebdiliyle, aklın söndürülmesiyle, kalbin öldürülmesiyle, ruhun mahvedilmesiyle olabilir. L.)"

SOSYALİZM : Ottoman Turkish

toplumculuk, bütün malları devlet elinde toplamak isteyen bir anlayış

SOSYOLOĞ : Ottoman Turkish

Fr. İçtimaî bilgilerle uğraşan, toplu insan yaşayışı ve onların idare işlerinde bilgi sahibi olmaya çalışan. İçtimaiyatçı

SPİKER : Ottoman Turkish

ing. Konuşmacı. Radyo programlarını takdim eden, haber bültenlerini okuyan kişi

SPİRİTUALİZM : Ottoman Turkish

Fr. Fls: Ruh gibi maddî olmayan varlıkları kabul eden görüş ve düşünüş. Ruhiyatçılık

SPİRİTÜALİZM : Ottoman Turkish

uhçuluk

STAJ : Ottoman Turkish

Fr. Mesleki bilgisini artırmak maksadıyla başka birinin nezareti altında yapılan çalışma

STAJYER : Ottoman Turkish

Fr. Staj yapan kimse

STRATEJİ : Ottoman Turkish

yun. Askeri sevk ve idare ilmi, sevk-ul-ceyş

STRATOSFER : Ottoman Turkish

Fr. Atmosferin ortalama 30 km. kalınlığındaki ikinci tabakası

SU' : Ottoman Turkish

Kötülük. * İyi olmayan. Kötü, fena

SU'BAN : Ottoman Turkish

(C.: Saâbin) Büyük yılan. Ejderha. * Koz: Semanın kuzey yarım küresinde bulunan Tinnîn Burcu'nun çevirdiği büyük kavisin ortasında ve küçük ayı dörtgeninin tam karşısında bulunan en parlak yıldız. (Alpha Draco)

SU'BE : Ottoman Turkish

Yeşil başlı kertenkele

SU'BUB : Ottoman Turkish

(C.: Seâbib) Saf su akan yer

SU'L : Ottoman Turkish

(C.: Süul) Devede sonradan çıkan küçük meme. * Koyunda küçük meme. * Asıl dişin yanında çıkan fazlalık diş

SU'LUK : Ottoman Turkish

(C.: Saâlik) Fakir. * Dilenci. * Serseri

SU'N : Ottoman Turkish

(C.: Seâne) Yarısı kesilmiş kırba

SU'R : Ottoman Turkish

(C.: Es'âr) Yiyecek, içecek artığı

SU'RUR : Ottoman Turkish

Ağaç sakızı parçası