Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
TEVEFFİ : Ottoman Turkish

Ölme, vefat. * Bütününü aldırma

TEVEFFUK : Ottoman Turkish

Tevfike mazhar olmak. Cenab-ı Hakk'ın rızasına uygun tarzda hareket edebilmek

TEVEFFÜR : Ottoman Turkish

Çok olmak, artmak

TEVEHHUK : Ottoman Turkish

Boynuna kement bağlamak

TEVEHHÜC : Ottoman Turkish

Deprenmek, hareket etmek

TEVEHHÜL : Ottoman Turkish

(Vehle. den) Yanıltmağa çalışma

TEVEHHÜM : Ottoman Turkish

Evhamlanmak. Az tehlike ihtimâli olsa çok korkmak. Yok olanı var zannetmekle ye'se ve korkuya düşmek

TEVEHHÜM : Ottoman Turkish

kuruntu etme

TEVEHHÜM-İ EBEDİYET : Ottoman Turkish

"Ebedî yaşayacağını zannedip Allah'ın emirlerinden ve âhiret için hazırlanmaktan gaflet etmek. Hiç ölmeyecekmiş gibi evhâm ile sâdece bu dünyayı ve dünya menfaatlerini düşünmek.(Dünyada, tevehhüm-ü ebediyet hükmünce gaflet veya dalâlet neticesinde; mevti adem ve firakı ebedî tasavvur ettiğinden, yumuşak döşeğine bedel kabrin toprağını düşünüp gaflet ve dalâlet cihetiyle, Erhamürrâhimîn'in Cennet-i Rahmetini ve Firdevs-i Nimetini düşünmediğinden ne kadar me'yusane bir hüzün ve elem çektiğini kıyas edebilirsin. M.)"

TEVEHHÜMKÂRÂNE : Ottoman Turkish

kuruntu edercesine

TEVEHHÜN : Ottoman Turkish

Gevşeme. Kuvvetsiz hale gelme

TEVEHHÜN : Ottoman Turkish

gevşeme

TEVEHHÜS : Ottoman Turkish

Bir işe dikkat ve itina ile koyulma

TEVEKAN : Ottoman Turkish

İstekli olma

TEVEKKELNA : Ottoman Turkish

Tevekkül ettik (meâlinde fiil)

TEVEKKELNÂALALLAH : Ottoman Turkish

Allaha tevekkül ettik

TEVEKKELTÜ ALALLAH : Ottoman Turkish

Allah'a tevekkül ettim (meâlindedir)

TEVEKKELTÜALALLAH : Ottoman Turkish

Allaha tevekkül ettim

TEVEKKUH : Ottoman Turkish

şiddetli ve haşin olmak

TEVEKKÜ' : Ottoman Turkish

Dayanmak

TEVEKKÜL : Ottoman Turkish

"İşi başkasına ısmarlamak. * Sebeblere tevessül ettikten sonra neticesini Allah'a bırakmak. Allah'tan gelene razı olmak. Kendine ait vazifeyi yaptıktan sonra neticelerini Allah'dan istemek. Kadere razı olmak. Hakka güvenmek. * Yeis ve kederden uzak olmak. * Âcizlik göstermek.(İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktiza eder. Fakat yanlış anlama. Tevekkül, esbabı, bütün bütün reddetmek değildir; belki esbabı, dest-i kudretin perdesi bilip riayet ederek; esbaba teşebbüs ise, bir nevi dua-i fiilî telâkki ederek; müsebbebatı, yalnız Cenab-ı Hak'tan istemek ve neticeleri O'ndan bilmek ve O'na minnettar olmaktan ibarettir.Tevekkül eden ve etmeyenin misalleri, şu hikâyeye benzer:Vaktiyle iki adam hem bellerine, hem başlarına ağır yükler yüklenip, büyük bir sefineye bir bilet alıp girdiler. Birisi girer girmez yükünü gemiye bırakıp üstünde oturup nezaret eder. Diğeri hem ahmak, hem mağrur olduğundan yükünü yere bırakmıyor. Ona denildi: ""Ağır yükünü gemiye bırakıp rahat et."" O dedi: ""Yok, ben bırakmıyacağım. Belki zâyi olur. Ben kuvvetliyim. Malımı, belimde ve başımda muhafaza edeceğim."" Yine ona denildi: ""Bizi ve sizi kaldıran şu emniyetli sefine-i Sultaniye daha kuvvetlidir. Daha ziyade iyi muhafaza eder. Belki başın döner, yükün ile beraber denize düşersin. Hem gittikçe kuvvetten düşersin. Şu bükülmüş belin, şu akılsız başın gittikçe ağırlaşan şu yüklere tâkat getiremiyecek. Kaptan dahi eğer seni bu halde görse, ya divânedir diye seni tardedecek. Ya haindir, gemimizi ittiham ediyor, bizimle istihza ediyor, hapis edilsin, diye emredecektir. Hem herkese maskara olursun. Çünkü ehl-i dikkat nazarında, zaafı gösteren tekebbürün ile, aczi gösteren gururun ile, riyayı ve zilleti gösteren tasannuun ile kendini halka mudhike yaptın. Herkes sana gülüyor"" denildikten sonra o biçârenin aklı başına geldi. Yükünü yere koydu, üstünde oturdu. ""Oh!... Allah senden râzı olsun. Zahmetten, hapisten, maskaralıktan kurtuldum"" dedi.İşte ey tevekkülsüz insan! Sen de bu adam gibi aklını başına al, tevekkül et. Tâ bütün kâinatın dilenciliğinden ve her hâdisenin karşısında titremekten ve hodfuruşluktan ve maskaralıktan ve şekavet-i uhreviyyeden ve tazyikat-ı dünyeviyye hapsinden kurtulasın... S.)"

TEVEKKÜL : Ottoman Turkish

vekil etme, gerekeni yaptıktan sonra neticeyi Allaha bırakma

TEVEKKÜL-İ İMANÎ : Ottoman Turkish

İman edenlere yakışır tevekkül. İman kuvvetinin ve hakikatının neticesi olan tevekkül

TEVEKKÜLVÂRÎ : Ottoman Turkish

tevekkül ederek

TEVEKKÜN : Ottoman Turkish

Musibet anında yüksek sesle bağırıp feryad etmek