Multilingual Turkish Dictionary

Ottoman Turkish

Ottoman Turkish
KAZANFER : Ottoman Turkish

(Bak: Gazanfer)

KAZAR : Ottoman Turkish

Kirlenme, pislenme

KAZARA : Ottoman Turkish

f. Kazâ olarak. Rastlayarak

KAZARET : Ottoman Turkish

Murdarlık, necâset, pislik, pis olma hâli

KAZASKER : Ottoman Turkish

"İlmiye mesleğinin en yüksek mertebelerinden biri. Lügat mânası asker kadısı, ordu kadısı demektir. Osmanlılarda Kazaskerliğin ihdası Sultan I.Murat zamanındadır. İlk Kazasker de ""Çandarlı Kara Halil""dir."

KAZASKER : Ottoman Turkish

ilimde bir rütbe

KAZAYA : Ottoman Turkish

(Kaziye. C.) Kaziyeler. Hükümler

KAZAYA-YI MAKBULE : Ottoman Turkish

(Bak: Kaziye-i makbule)

KAZAZ : Ottoman Turkish

Ufak taş. * Döşek üstünde olan toprak. * Toz toprak bulaşmaz nesne

KAZAÎ : Ottoman Turkish

Kaza ile alâkalı. Hüküm vermeğe ait

KAZB : Ottoman Turkish

Çok nikâh

KAZBE : Ottoman Turkish

(C: Kuzub) Yonca otu

KAZEF : Ottoman Turkish

Irak, baid, uzak

KAZEİN : Ottoman Turkish

Fr. Sütte bulunan albüminli maddeler

KAZEL : Ottoman Turkish

Çok fazla aksaklık. (Müe: Kazlân)

KAZEM : Ottoman Turkish

Bütün bütün yutmak. * Asılsızlık

KAZER : Ottoman Turkish

Nezafetsizlik, temiz olmamak

KAZEZ : Ottoman Turkish

Pire

KAZF : Ottoman Turkish

"Atmak. İftira atmak. Ehl-i namus bir kadına zina isnad etmek. Buna ""kazf-ı muhsenat"" da denir. (Bak: Kebair)"

KAZF : Ottoman Turkish

namuslu kadına iftira

KAZF (KAZÂFE) : Ottoman Turkish

(C.: Kızâf) İncelik, zayıflık

KAZH : Ottoman Turkish

Atmak, saçmak

KAZİ : Ottoman Turkish

(A, uzun okunur) Dâvalara hüküm ve kaza eden. Şeriat kanunlarına göre dâvalara bakan hâkim. Kadı. * Yapan, yerine getiren

KAZİ-YÜL HÂCÂT : Ottoman Turkish

Bütün ihtiyaçları yerine getiren Allah (C.C.)

KAZİB : Ottoman Turkish

Karada ve denizde ticarete hırslı olan kimse