Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Risale

Turkish Risale
MECRUR : Turkish Risale

Sürüklenmiş. * Gr: Başında harf-i cer bulunan kelime. İzafet halinde son kelime. Cerr'li okunan kelime. (i, ı diye okunan kelime, yani esreli)

MECS : Turkish Risale

Ovmak. Dibagat etmek

MECUBE : Turkish Risale

Cevap

MECUS : Turkish Risale

Kulakları küçük olan adam. * Ateşe tapan kişi

MECUSİ : Turkish Risale

Çok eskiden yaşamış, kulağı küçük olan birisinin adıdır. Ateşperestlik âyinine sebeb olduğundan "Ateşperestlere" bu isim verilmiştir. * Eski İran dini olan Mecusilikten olan kimse

MECUSİYET : Turkish Risale

Mecusilik

MECUSİYÂN : Turkish Risale

(Mecusi. C.) Mecusiler. Ateşe tapanlar

MECVED : Turkish Risale

Doymaya yakın olmak. * Yağmur taneleri değmiş cisim

MECZUB : Turkish Risale

Başkasının te'siri ile hareket hâlinde olan. Cezbedilmiş. Aklı gitmiş olan. Aşk-ı İlahî ile kendinden geçmiş. * Deli. Divane. Mecnun.(Sultan Mehmed Fatih'in zamanında hikâye edilen meşhur ve mânidar "Cibâli Baba kıssası" nev'inden olarak bir kısım ehl-i velâyet, zâhiren muhakemeli ve âkıl görünürken, meczubdurlar. Ve bir kısmı dahi; bâzan sahvede ve daire-i akılda görünür, bâzan aklın ve muhakemenin haricinde bir hâle girer. Şu kısımdan bir sınıfı; ehl-i iltibastır, tefrik etmiyor. Sekir hâlinde gördüğü bir mes'eleyi hâlet-i sahvede tatbik eder, hatâ eder ve hatâ ettiğini bilmez. Meczubların bir kısmı ise; indallah mahfuzdur, dalâlete süluk etmez. Diğer bir kısmı ise, mahfuz değiller; bid'at ve dalâlet fırkalarında bulunabilirler. Hattâ, kâfirler içinde bulunabileceği ihtimal verilmiş.İşte; muvakkat veya dâimi meczub olduklarından, mânen '"mübarek mecnun" hükmünde oluyorlar. Ve mübarek ve serbest mecnun hükmünde oldukları için, mükellef değiller. Ve mükellef olmadıkları için muahaze olunmuyorlar. Kendi velâyet-i meczubaneleri bâki kalmakla beraber, ehl-i dalâlete ve ehl-i bid'aya tarafdar çıkarlar, mesleklerine bir derece revaç verip, bir kısım ehl-i imânı ve ehl-i hakkı, o mesleğe girmeye meş'umane bir sebebiyet verirler. M.)

MECZUBÎN : Turkish Risale

(Meczub. C.) Meczublar. Deliler, mecnunlar. Cezbeye gelmiş olanlar

MECZUM : Turkish Risale

(Cüzam. dan) Cüzam hastalığına tutulmuş kimse

MECZUR : Turkish Risale

Cezr olunmuş, kare kökü alınmış sayı. (On sayısı yüz sayısının meczurudur, yani kare köküdür.)

MECZUZ : Turkish Risale

Kesilmiş, münkatı'

MECZİR : Turkish Risale

(C: Mecâzir) Deve boğazlayacak yer

MECİ : Turkish Risale

(Meciyyen) Gelme, geliş

MECİD : Turkish Risale

Azametli. Şerefli. Gâlib. * Esmâ-i İlâhiyedendir

MECİDİYE : Turkish Risale

Sultan Abdülmecid zamanında 1840'da basılmış 20 kuruş değerinde gümüş para

MED : Turkish Risale

Uzatma, çekme. Yayma ve döşeme. * Çoğaltmak. * Bir şeye dikkatlice bakmak. * Nihayet, son. * Sönmek. Bir şeyi söndürmek. * Yardım etmek, mühlet vermek. * Yâr ve yâver olmak. * Tarlaya fışkı ve gübre dökmek. * Sel suyu

MED'UV : Turkish Risale

Davet olunan. Çağırılmış. Davetli

MED'UVVEN : Turkish Risale

Çağrılarak, davetli olarak, davet olunarak

MED'UVVÎN : Turkish Risale

(Med'uvv. C.) Davetliler, davet olunmuşlar, çağrılmış olanlar

MED'Î : Turkish Risale

Dâvet edilmiş, davetli. Çağrılmış

MEDA : Turkish Risale

Mesafe, nihâyet. Son

MEDACİ' : Turkish Risale

Yatacak yerler. (Bak: Madcâ')

MEDAFİ' : Turkish Risale

(Medfa. C.) Ask: Toplar