Multilingual Turkish Dictionary Turkish Turkish

GÖLGE : Turkish Turkish

esimde bir şekli belirginleştirmek için, onun ışık almaması gereken yerle- rine vurulan az çok koyu renk

GÖLGE : Turkish Turkish

irinin yanından hiç ayrılmayan kimse

GÖLGE : Turkish Turkish

koruma, kayırma, °himaye

GÖLGE : Turkish Turkish

ir duygu ya da olayın yansıması

GÖLGE TİYATROSU : Turkish Turkish

saydam bir perde üzerinde, arkadan kuvvetli bir ışıkla aydınlatılan oyuncuların gölgeleriyle yaptıkları gösteri

GÖLGE DÜŞMEK : Turkish Turkish

parlak bir şey üzerine karaltı inmek

GÖLGE DÜŞMEK : Turkish Turkish

ir şeyin değeri azalmak

GÖLGE ETMEK : Turkish Turkish

ışığa engel olmak

GÖLGE ETMEK : Turkish Turkish

ahatsız etmek, engel olmak

GÖLGE GİBİ : Turkish Turkish

varlığını belli etmeyen

GÖLGE KABİNE : Turkish Turkish

denetleme amacıyla kabinenin görevini kuramsal olarak yüklenen yapılanma

GÖLGE OYUNU : Turkish Turkish

geriden ışıkla aydınlatılmış bir perde arkasında hareket ettirilen figürlerin gölgesinden yararlanarak oynatılan oyun

GÖLGEBALIĞI, -NI : Turkish Turkish

alabalıkgillerden, uzunluğu
50 santimetre olan tatlı su balığı (thymallus thymallus)

GÖLGEBALIĞI, -NI : Turkish Turkish

gölgebalığıgillerden, büyük, eti lezzetli, atlantik okyanusu, akdeniz ve karadeniz'de yaşayan bir balık, taşlevreği, °minakop (umbrina cirhosa)

GÖLGEBALIĞIGİLLER : Turkish Turkish

örnek hayvanı gölgebalığı olan kemikli balıklar takımı

GÖLGECİL : Turkish Turkish

gölgede yetişen ya da gölgeyi seven

GÖLGELEME : Turkish Turkish

gölgelemek eylemi

GÖLGELEMEK : Turkish Turkish

gölgeli duruma getirmek

GÖLGELEMEK : Turkish Turkish

esimde gölge oluşturmak

GÖLGELEMEK : Turkish Turkish

ir kimsenin ya da bir şeyin değerini azaltmak, sönüklük getirmek

GÖLGELENDİRMEK : Turkish Turkish

gölgeli duruma getirmek

GÖLGELENDİRMEK : Turkish Turkish

ulandırmak, bozmak

GÖLGELENDİRMEK : Turkish Turkish

dinlendirmek

GÖLGELENİŞ : Turkish Turkish

gölgelenmek eylemi ya da biçimi

GÖLGELENMEK : Turkish Turkish

gölgeli duruma getirmek