Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
HALEL VERMEK : Turkish Turkish

ozmak, sarsmak

HALELDAR : Turkish Turkish

ozukluğu olan

HALELDAR OLMAK : Turkish Turkish

ozulmak, sarsılmak

HALELENMEK : Turkish Turkish

çevresinde hale oluşmak, ağıllanmak

HALELİ : Turkish Turkish

haleleri olan

HALEN : Turkish Turkish

şimdi, şu anda, bugünkü günde

HALEP ORDA İSE ARŞIN BURDA : Turkish Turkish

ir savı ve sözü abartılı bularak kanıtını istemek için kullanılır

HALET, -Tİ : Turkish Turkish

durum

HALETİRUHİYE : Turkish Turkish

uhsal durum, psikolojik durum

HALETMEK : Turkish Turkish

hükümdarlıktan düşürmek, tahttan indirmek

HALFA : Turkish Turkish

uğdaygillerden, lifleri ip, çuval ve kâğıt yapımında kullanılan bir bitki (stipa tenacissima)

HALHAL, -LI : Turkish Turkish

kadınların ayak bileklerine taktıkları bilezik

HALİ : Turkish Turkish

oş, ıssız, tenha

HALI : Turkish Turkish

yere ya da mobilya üstüne serilmek, duvara gerilmek için, çoğu yünden dokunan, kısa ve sık tüylü, nakışlı, kalın yaygı

HALİ ( YA DA HALLERİ) DUMAN OLMAK : Turkish Turkish

kötü duruma düşmek

HALİ HAMUR : Turkish Turkish

- hallihamur

HALİ HARAP OLMAK : Turkish Turkish

itkin, perişan olmak, kötü duruma düşmek

HALİ KALMAMAK : Turkish Turkish

gücü, takatı, eski durumu olmamak

HALİ OLMAMAK : Turkish Turkish

gücü olmamak

HALİ TAVRI YERİNDE : Turkish Turkish

durumu, görünüşü, davranışı düzgün

HALİ VAKTİ YERİNDE : Turkish Turkish

paraca durumu iyi, zengince

HALİÇ : Turkish Turkish

koy, körfez

HALİÇ : Turkish Turkish

gelgit olayının belirgin olduğu yerlerde, bu olaydan doğan akıntıların etki yaptığı kıyılarda akarsu ağızlarının huni biçiminde genişlemiş durumu

HALICI : Turkish Turkish

halı dokuyan ya da satan kimse

HALICILIK : Turkish Turkish

halı dokuma sanatı ya da sanayii