Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
HALAS : Turkish Turkish

ir yerden, bir ?eyden kurtulma, kurtulu?

HALAS OLMAK : Turkish Turkish

kurtulmak

HALASKÂR : Turkish Turkish

kurtarıcı

HALAT ÇEKME : Turkish Turkish

ir halatı birer ucundan tutan iki tarafın birbirini çekmesiyle yapılan yarışma

HALAT, -TI : Turkish Turkish

kenevirden yapılmış çok kalın ip

HALAVET, -Tİ : Turkish Turkish

sevimlilik, şirinlik, tatlılık

HALAY : Turkish Turkish

anadolu'nun çeşitli bölgelerinde davul ve zurna eşliğinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu

HALAY ÇEKMEK ( YA DA TEPMEK) : Turkish Turkish

halay oyunu oynamak

HALAYBAŞI : Turkish Turkish

halay çekilirken dizinin sağ başında bulunan, halayı yöneten kişi, sırabaşı

HALAYIK : Turkish Turkish

kadın köle, °cariye

HALAYIKLIK : Turkish Turkish

halayık olma durumu

HALAZA : Turkish Turkish

ekinler biçilirken tarlaya dökülen tanelerden ertesi yıl kendiliğinden yetişen ekin

HALAZADE : Turkish Turkish

hala oğlu ya da kızı

HALBUKİ : Turkish Turkish

oysa, oysaki

HALDEN ANLAMAK ( YA DA BİLMEK) : Turkish Turkish

ir kimsenin içinde bulunduğu güç durumu anlayarak, sezerek anlayış göstermek

HALDIR HALDIR : Turkish Turkish

hızla ve ses çıkararak

HALE : Turkish Turkish

özellikle ay'ı çevreleyen ışık halkası, ayla, ağıl

HALE : Turkish Turkish

(sevgi, saygı vb. için) halka, taç

HALE YOLA KOYMAK : Turkish Turkish

iyi bir düzen vermek, tertiplemek

HALEF : Turkish Turkish

irinin ardından gelip onun orununa geçen kimse, ardıl, "selef" karşıtı

HALEF SELEF OLMAK : Turkish Turkish

iri ötekinin yerini almak, orununa geçmek

HALEFLİK : Turkish Turkish

halef olma durumu

HALEL : Turkish Turkish

ozma, bozukluk

HALEL GELMEK : Turkish Turkish

ozulmak, zarara uğramak

HALEL GETİRMEK : Turkish Turkish

zarar vermek, engel olmak, ket vurmak