Multilingual Turkish Dictionary

Turkish Turkish

Turkish Turkish
HAKTANIRLIK : Turkish Turkish

haktanır olma durumu

HAKURAN : Turkish Turkish

kumru

HAKURAN KAFESİ GİBİ : Turkish Turkish

irçok aralıkları, açıklıkları bulunan (oda, yer)

HAL : Turkish Turkish

tahttan indirme

HAL BÖYLE İKEN : Turkish Turkish

öyle olduğu halde, buna rağmen

HAL DEĞİŞİMİ : Turkish Turkish

ir yıldızın sıcaklığına, basıncına, yoğunluğuna, aydınlatma gücüne ya da kütlesine ilişkin değişim

HAL ETMEK : Turkish Turkish

- halletmek

HAL ETMEK : Turkish Turkish

- imaletmek

HAL HATIR SORMAK : Turkish Turkish

ir kimseye "nasılsınız, ne durumdasınız" anlamında nezaket sorusu yöneltmek

HAL OLMAK : Turkish Turkish

- hallolmak

HAL OLUNMAK : Turkish Turkish

- hallolunmak

HAL ULACI : Turkish Turkish

- durum ulacı

HAL, -Lİ : Turkish Turkish

ir şeyin içinde bulunduğu koşulların ya da taşıdığı niteliklerin tümü, durum, °vaziyet

HAL, -Lİ : Turkish Turkish

ir kimsenin, fiziksel ya da ruhsal yapısı, durumu

HAL, -Lİ : Turkish Turkish

ir kimsenin kendine özgü davranışı, tutumu

HAL, -Lİ : Turkish Turkish

şimdiki zaman; içinde yaşanan zaman

HAL, -Lİ : Turkish Turkish

güç, °kuvvet, °takat

HAL, -Lİ : Turkish Turkish

kötü durum, sıkıntı, dert

HAL, -Lİ : Turkish Turkish

maddenin değişik koşullardaki niteliği

HAL, -Lİ : Turkish Turkish

genellikle üstü kapalı pazaryeri

HAL, -LLİ : Turkish Turkish

çözme, çözümleme; eritme; karışık bir sorunun içinden çıkma, sonuca varma

HALA : Turkish Turkish

irine göre babasının kız kardeşi

HÂLÂ : Turkish Turkish

şimdiye dek ya da o zamana dek, °henüz

HÂLÂ O MASAL : Turkish Turkish

hep aynı söz, aynı düşünce, davranış ya da sorun

HALAÇÇA : Turkish Turkish

ıran'ın güneyinde toplu olarak yaşayan türk soyundan bir halkın konuştuğu dil