Multilingual Turkish Dictionary

English

English
FIRMAN : English Turkish Redhouse

fir.manfır'mın, fırman' isim ferman

FIRMNESS : English Turkish Redhouse

firm.nessisim
(qöle, pelte, çikolata v.b.'ne özgü) donmuşluk.
sağlamlık.
sıkılık.
(fiyatlarda) istikrar

FIRST : English Turkish Redhouse

firstfırst sıfat
ilk, birinci.
baş, en büyük. zarf
ilkin, evvela, ilkönce, önce.
ilk: When we first came here it was a village. İlk geldiğimiz zaman burası bir köydü. isim ilk, birinci

FIRST AID : English Turkish Redhouse

tıbbiilk yardım

FIRST AND FOREMOST : English Turkish Redhouse

en başta

FIRST CLASS : English Turkish Redhouse

(taşıtta) birinci mevki

FIRST FLOOR : English Turkish Redhouse

zemin kat.
İngiliz İngilizcesi birinci kat

FIRST IMPRESSION : English Turkish Redhouse

ilk izlenim

FIRST LADY : English Turkish Redhouse

cumhurbaşkanının karısı

FIRST LIEUTENANT : English Turkish Redhouse

askeriüsteğmen

FIRST NAME : English Turkish Redhouse

ilk ad

FIRST NIGHT : English Turkish Redhouse

gala, açılış gecesi

FIRST PERSON : English Turkish Redhouse

dilbilgisibirinci şahıs

FIRST WATCH : English Turkish Redhouse

gecenin ilk nöbeti

FIRST-RATE : English Turkish Redhouse

first-ratesıfat üstün, mükemmel; birinci sınıf, ekstra

FIRSTBORN : English Turkish Redhouse

first.bornisim ilk çocuk. sıfat ilk doğan

FIRSTHAND : English Turkish Redhouse

first.handzarf doğrudan, doğrudan doğruya, ilk elden. sıfat ilk elden, ilk elden alınmış

FIRSTLY : English Turkish Redhouse

first.lyfırst'li zarf ilkin, evvela, ilkönce, önce

FIRTH : English Turkish Redhouse

firthfırth isim (İskoçya'da) haliç

FISCAL : English Turkish Redhouse

fis.calfîs'kıl sıfat, mali işler mali

FISCAL YEAR : English Turkish Redhouse

mali işlermali yıl

FISH : English Turkish Redhouse

fishfîş fiil balık tutmak, balık avlamak

FISH FOR : English Turkish Redhouse

dolaylı bir şekilde istemek/aramak

FISH IN TROUBLED WATERS : English Turkish Redhouse

ulanık suda balık avlamak

FISH OR CUT BAIT : English Turkish Redhouse

konuşma dilibir şeyi yapmak ya da ondan tamamıyla vazgeçmek: You must either fish or cut bait! Ya bu deveyi güdersin, ya da bu diyardan gidersin!