Multilingual Turkish Dictionary

English

English
GET OUT OF DEBT : English Turkish Redhouse

orçtan kurtulmak

GET OUT OF HAND : English Turkish Redhouse

çığırından çıkmak, idare edilememek

GET OUT OF THE WAY : English Turkish Redhouse

yoldan çekilmek, kenara çekilmek

GET OUT! : English Turkish Redhouse

Defol!

GET OVER : English Turkish Redhouse

üstünden geçmek.
(bir hastalık) geçmek: Have you gotten over your cold? Nezlen geçti mi?
(bir üzüntüyü) unutmak.
(şaşırtıcı bir olaya) inanmak

GET READY FOR : English Turkish Redhouse

için/-e hazırlanmak

GET RID OF : English Turkish Redhouse

(birini) savmak, başından savmak.
yok etmek; ortadan kaldırmak; kovmak, defetmek.
(istenmeyen bir şeyden) kurtulmak

GET SET : English Turkish Redhouse

hazırlanmak

GET SHOT OF : English Turkish Redhouse

konuşma dili-den kurtulmak

GET SHOWERED ON : English Turkish Redhouse

konuşma diliyağmura yakalanmak

GET SHUT OF : English Turkish Redhouse

konuşma dili-den kurtulmak

GET SOMEONE COUTHED UP : English Turkish Redhouse

konuşma dilibirini süsleyip püslemek

GET SOMEONE DOWN : English Turkish Redhouse

konuşma dilibirinin moralini bozmak

GET SOMEONE IN SHAPE : English Turkish Redhouse

irini/bir şeyi hazırlamak

GET SOMEONE IN SHAPE FOR : English Turkish Redhouse

irini/bir şeyi hazırlamak

GET SOMEONE INTO HOT WATER : English Turkish Redhouse

konuşma dilibirinin başını derde sokmak

GET SOMEONE INTO TROUBLE : English Turkish Redhouse

irinin başını belaya sokmak

GET TO THE POINT : English Turkish Redhouse

sadede gelmek

GET TO WORK : English Turkish Redhouse

işe başlamak: Get to work! Haydi, iş başına!

GET TOGETHER : English Turkish Redhouse

toplamak, biriktirmek.
bir araya gelmek, buluşmak.
(on) (üzerinde) anlaşmaya varmak, mutabık kalmak

GET UNDER ONE'S SKIN : English Turkish Redhouse

-i kızdırmak,
i sinir etmek

GET UNDER SOMEONE'S SKIN : English Turkish Redhouse

irinin sinirine dokunmak

GET UP : English Turkish Redhouse

yataktan kalkmak.
ayağa kalkmak.
hazırlamak, düzenlemek.
(birini) (belirli bir kıyafete) sokmak: She got herself up as a mouse. Kendini fare kılığına soktu.
i çıkmak;
i çıkarmak: Can you get up these stairs? Bu merdivenleri çıkabilir misiniz? Can you get the piano up the stairs? Piyanoyu merdivenlerden çıkarabilir misin?
i kaldırmak: Can they get it up with a winch? Onu vinçle kaldırabilirler mi?
to
e varmak: Which chapter have you gotten up to? Hangi bölüme vardın?

GET UP ON ONE'S SOAPBOX : English Turkish Redhouse

sokakta nutuk çeken birinin üstüne çıktığı sandık; nutuk çekmek için kullanılan kürsü v.b. nutuk çekmeye başlamak

GET UP ON THE WRONG SIDE OF THE BED : English Turkish Redhouse

konuşma diliters tarafından kalkmak