Multilingual Turkish Dictionary

English

English
BORE FRUIT : English Turkish

v. meyve verdi

BORE RESULTS : English Turkish

sonuç verdi, netice verdi

BORE THE RESPONSIBILITY : English Turkish

sorumluluğu kabul etti, sorumluluğu üstlendi, suçu üstlendi, suçu kabul etti

BOREAL : English Turkish

adj. kuzey, poyraz ile ilgili

BOREALIS : English Turkish

n. kuzey rüzgârı, poyraz

BOREAN : English Turkish

adj. kuzeyli, kuzeyden, kuzey rüzgârının

BOREAS : English Turkish

n. antik Yunan kuzey rüzgârı Tanrısı

BOREAS : English Turkish

n. kuzey rüzgârı

BORECOLE : English Turkish

n. yapraklı bir tür lahana

BORED : English Turkish

adj. sıkılmış, bunalmış, bıkkın

BORED HIM : English Turkish

onu sıktı, onu bıktırdı, onun canını sıktı

BORED HIM TO DEATH : English Turkish

onu canını ölümüne sıktı, onu ölümüne bıktırdı, onun canını çok sıktı, aşırı sıkıcıydı

BORED STIFF : English Turkish

çok sıkılmış, çok sıkkın, ölümüne sıkkın, aşırı bıkkın

BORED TO DEATH : English Turkish

canı ölümüne sıkkın, ölümüne bıkkın, canı son derece sıkkın, aşırı bıkkın

BOREDOM : English Turkish

n. bıkkınlık, sıkıntı, can sıkıntısı

BOREHOLE : English Turkish

n. sondaj deliği, sondaj kuyusu, yeryüzüne açılan delik (petrol ve maden arama ve toprak örneği alma gibi nedenlerle)

BORER : English Turkish

n. delgi, matkap, kurt

BORESIGHT : English Turkish

v. nişan kontrol aleti, nişan hattı kontrol tertibatı

BORG : English Turkish

n. bir soyadı (İsveççe)

BORIC : English Turkish

adj. borik, borakslı

BORIC ACID : English Turkish

asit borik

BORING : English Turkish

n. delme

BORING : English Turkish

adj. sıkıcı, can sıkıcı

BORING PERSON : English Turkish

n. sıkıcı tip

BORING STUFF : English Turkish

sıkıcı şey, bıktırıcı malzeme