Multilingual Turkish Dictionary

English

English
BOURGEON : English Turkish

n. filizlenmek, filiz vermek, tomurcuk açmak

BOURGEON : English Turkish

v. filizlenmek, filiz vermek, tomurcuk açmak; genişlemek

BOURN : English Turkish

n. dere, çay, su, sınır, hedef, amaç; memleket, diyar

BOURNE : English Turkish

n. dere, çay, su, sınır; amaç; hedef, memleket, diyar

BOURNEMOUTH : English Turkish

n. güney İngiltere'de yazlık bir şehir

BOURRÉE : English Turkish

n. dört zamanlı ritmik bir Fransız dansı (gavot dansına benzer)

BOURSE : English Turkish

n. borsa

BOURTREE : English Turkish

n. Avrupa mürver ağacı, anavatanı Avrupa ve Asya olan ve siyah meyveler veren funda veya küçük mürver ağacı; bu ağacın jöle ve şarap yapımından kullanılan meyvesi

BOUSE : English Turkish

v. palanga ile taşımak veya çekmek (Denizcilik); içki alemi yapmak, çok fazla veya gereğinden fazla içmek, demlenmek, kafayı bulmak (bowse olarak da yazılır)

BOUSTREPHEDON : English Turkish

n. ters dönmeli yazı, antik bir yazma metodu (bazı eski yazıtlarda rastlanır, pulluk yapma gibi alternatif bir şekilde sağdan sola ve soldan sağa olarak yazılır)

BOUSTROPHEDON : English Turkish

n. ters dönmeli yazı, antik bir yazma metodu (bazı eski yazıtlarda rastlanır, pulluk yapma gibi alternatif bir şekilde sağdan sola ve soldan sağa olarak yazılır)

BOUSTROPHEDON : English Turkish

adj. ters dönmeli yazı ile yazılmış, pulluk yapma gibi alternatif bir şekilde sağdan sola ve soldan sağa olarak yazılmış, bir satırı sağdan sola ve diğerini soldan sağa yazılmış olan

BOUT : English Turkish

n. nöbet, süre, devre, müddet, zaman, kriz, yarışma, müsabaka

BOUTIQUE : English Turkish

n. butik

BOUTONNIERE : English Turkish

n. yaka çiçeği, düğme deliğine takılan çiçek (Fransızca)

BOUVET ISLAND : English Turkish

Bouvet Adası, Atlantik Okyanusu'nda Ümit Burnu'nun güneyinde (Güney Afrika) yer alan bir Norveç adası

BOVIDAE : English Turkish

n. bovidae, boynuzgiller, (Zooloji) geviş getiren memeli hayvanlar familyası (antiloplar sığır öküzler koyunlar ve keçilerden oluşur)

BOVINAE : English Turkish

n. (Zooloji) toynaklı evcil sığır bufalo ve bizondan oluşan memeli familyası (Afrika ceylanı da dâhil edilebilir)

BOVINE : English Turkish

adj. sığır gibi, uyuşuk, ağır, durgun

BOVINE SPONGIFORM ENCEPHALOPATHY : English Turkish

Süngerimsi Beyin Hastalığı, (deli dana hastalığı) sığırlarda sinir sistemini etkileyen öldürücü hastalık, BSE

BOVINE VACCINE : English Turkish

n. inek aşısı

BOVRIL : English Turkish

n. çorbada et suyu ve tatlandırıcı olarak kullanılan bir et özütü; (Britanya) et çayı, hasta kimseler için yapılan et özütüyle yapılan sıcak bir içecek

BOVVER : English Turkish

n. sorun çıkarma, kargaşa yaratma, agresif davranış, tehditkâr davranış

BOVVER BOOT : English Turkish

n. (Britanya İngilizcesi) bağcıklı büyük ve ağır bot (askerî bot gibi)

BOVVERED : English Turkish

adj. rahatsız edilmiş, canı sıkılmış, rahatsız edilerek sinirlendirilmiş