Multilingual Turkish Dictionary

English

English
BRITTLENESS : English Turkish

n. gevreklik

BRITTLESTAR : English Turkish

n. derisi dikenlilerin genel adı (denizyıldızı ile ilgili)

BRO. : English Turkish

n. erkek kardes, birader

BROACH : English Turkish

n. matkap, delgi, şiş

BROACH : English Turkish

v. delmek, açmak, ileri sürmek

BROACH A SUBJECT : English Turkish

v. tartışmak için bir konu açmak, tartışmak için bir konu başlığı açmak

BROACHER : English Turkish

n. kesici alet; yeni bir konu ortaya atan kimse

BROAD : English Turkish

n. kadın, karı

BROAD : English Turkish

adj. geniş, enli, genel, yaygın; aksanlı, terbiyesiz, göze çarpan, açık, belli, hoşgörülü, ana, esas

BROAD ARROW : English Turkish

İngiliz hükümetinin mallarını gösteren ok işareti

BROAD AUTHORITY : English Turkish

yaygın otorite, geniş çaplı güç, çoğu bölge üzerinde kontrol

BROAD AXE : English Turkish

n. balta, savaş baltası

BROAD BEAN : English Turkish

n. bakla

BROAD DAYLIGHT : English Turkish

güpegündüz

BROAD EXPERIENCE : English Turkish

engin tecrübe, büyük tecrübe, geniş çaplı tecrübe

BROAD GENERALIZATION : English Turkish

yaygın kanı, istisnaları hesaba katmayan genel kanı, genelleme

BROAD HINT : English Turkish

çok belirgin ima

BROAD IN THE BEAM : English Turkish

adj. şişman ve bodur, baseni geniş

BROAD INTERPRETATION : English Turkish

genel yorum, orjinaline çok yakın olmayan yorum/tercüme

BROAD JUMP : English Turkish

irisinin koşup sıçrayabildiği kadar yukarıya sıçraması şeklinde atletizm müsabakalarındaki yarışmalardan biri

BROAD MINDEDNESS : English Turkish

n. ürkütücü veya karşıt görüş ve davranışları tolore etme ve tahammül gösterme eğilimi

BROAD SHOULDERED : English Turkish

geniş omuzlara sahip olma

BROAD SHOULDERS : English Turkish

geniş omuzlar, büyük genişliğe sahip omuzlar

BROAD SMILE : English Turkish

ağzı kulaklarında gülümseme, büyük gülümseme, geniş sırıtış

BROAD-MINDED : English Turkish

açık görüşlü, çogu konuda bilgi sahibi olan