Multilingual Turkish Dictionary

English

English
DIDN'T GIVE A DAMN ABOUT HIM : English Turkish

o umurunda olmadı, onu umursamadı, onu önemsemedi

DIDN'T GIVE A DAMN ABOUT- : English Turkish

umurunda olmadı, umursamadı

DIDN'T KNOW HOW RIGHT HE WAS : English Turkish

onun ne kadar haklı olduğunun farkına varmadı, onun ne kadar doğru olduğunu bilmesi

DIDN'T KNOW WHAT TO DO WITH HIMSELF : English Turkish

ne yapacağını bilmedi, ne yağacağını şaşırdı

DIDN'T KNOW WHAT TO MAKE OF IT : English Turkish

onunla ne yapacağını bilmedi, nasıl davranacağını bilmedi

DIDN'T KNOW WHAT TO SAY : English Turkish

ne diyeceğini bilmedi, diyecek söz bulmadı

DIDN'T LET HIM FINISH THE SENTENCE : English Turkish

onun cümlesini bitirmesine izin vermedi, onun sözünü bitirmesine müsaade etmedi, her fırsatta onun sözünü kesti, iki kelimeyi bir araya getirmesine izin vermedi

DIDN'T LET IT OUT : English Turkish

ortaya çıkmasına izin vermedi, dışarı çıkmasına müsaade etmedi, dışarı çıkarmadı, bastırdı, duygularını bastırdı, hislerini içinde tuttu

DIDN'T LIVE TO SEE : English Turkish

görecek kadar uzun yaşamadı, göremeden öldü

DIDN'T MAKE IT : English Turkish

dayanamadı, tutunamadı; öldü, vefat etti

DIDN'T MOVE : English Turkish

hareket etmedi, hareketsiz durdu

DIDN'T MOVE A MUSCLE : English Turkish

ir kasını oynatmadı, hareket etmedi, hareketsiz kaldı

DIDN'T MOVE HIS ASS : English Turkish

kıçını kaldırmadı, olduğu yerde kaldı, hareket etmedi

DIDN'T SUCCEED : English Turkish

aşarmadı, umulanı yerine getirmedi, iyi iş çıkarmadı, muvaffak olmadı

DIDN'T WORK : English Turkish

çalışmadı, işlevini yerine getirmedi, başarısız oldu, başarılı olmadı

DIDN'T WORK OUT : English Turkish

çözmedi, çözüme ulaştırmadı, başarısız oldu, üstesinden gelmedi

DIDO : English Turkish

n. Dido, Kartaca kraliçesi (Roma mitolojisi); 25 Aralık, 1971'de Londra'da (İngiltere) doğan bir şarkıcı

DIDO : English Turkish

n. tuhaflık, muziplik

DIDY : English Turkish

n. bebek bezi, çocuk pedi (Çocuk Argosu)

DIDYMA : English Turkish

n. yenihisar

DIDYMIUM : English Turkish

n. didimiyum, az bulunan bir maden, değerli bir maden

DIE : English Turkish

n. zar, zar oyunu, barbut

DIE : English Turkish

v. ölmek, gebermek; canı çıkmak, sıkıntıdan ölmek; göçmek; sona ermek; solmak; sıkılmak; tatmak

DIE A DOG'S DEATH : English Turkish

köpek gibi ölmek, onursuzca ölmek, şerefsizce ölmek

DIE A NATURAL DEATH : English Turkish

v. eceliyle ölmek