English
DOWNTOWN : English Turkish
n. şehir merkezi, kentin iş merkezi
DOWNTOWN AREA : English Turkish
n. şehir merkezi
DOWNTOWN TRAIN : English Turkish
n. şehir merkezine giden tren, iş merkezine giden tren
DOWNTREND : English Turkish
n. aşağı doğru olan eğilim, düşüş trendi, iniş trendi (özellikle de ekonomi veya şirketlerde)
DOWNTRODDEN : English Turkish
adj. ezilen, haksızlığa uğramış olan, ayaklar altında çiğnenen
DOWNTURN : English Turkish
n. sıkıntılı dönem, ekonomik darboğaza girme
DOWNWARD : English Turkish
adj. aşağıya doğru olan; düşen; azalan
DOWNWARD : English Turkish
adv. aşağıya doğru, aşağıya, kötüye doğru, başaşağı, geçmişe doğru, geriye doğru
DOWNWARD COMPATIBILITY : English Turkish
aşağı doğru uyarlık, öncekiyle uyumluluk, bir donanım veya yazılımın daha eski bir versiyonu gibi çalışabilmesi özelliği
DOWNWARD PATH : English Turkish
aşağı doğru yol, aşağıya doğru giden rota; hüsranla sonuçlanan yol, başarısızlıkla sonuçlanan yol
DOWNWARD SLIDE IN THE STOCK EXCHANGE : English Turkish
orsanın düşmesi, borsada aşağı doğru hareket, hisse senetlerinin borsadaki değerinde genel düşüş, fiyatları düşme eğiliminde olan piyasa, ayı piyasası
DOWNWARDS : English Turkish
adv. aşağıya doğru, aşağıya
DOWNWIND : English Turkish
adv. rüzgâr yönünde, rüzgârın estiği yöne doğru; rüzgârın yönüne ters olan taraf
DOWNY : English Turkish
adj. tüylü, havlı; tüy gibi, yumuşacık; kurnaz; anasının gözü
DOWNZONE : English Turkish
v. belirlenmiş bir alanda bina sayılarını düşürmek veya sınırlamak, yoğun gelişimi sınırlamak amacıyla bölgeleme tahsisini değiştirmek
DOWNZONING : English Turkish
n. belirlenmiş bir alanda bina sayılarını düşürme veya sınırlama, yoğun gelişimi sınırlamak amacıyla bölgeleme tahsisini değiştirme
DOWRY : English Turkish
n. çeyiz, drahoma; yetenek, allah vergisi
DOWRYLESS : English Turkish
adj. çeyizsiz, çeyizi olmayan
DOWSE : English Turkish
v. ıslatmak, su serpmek, suya sokmak; söndürmek; çubukla yeraltı suyu aramak, çubukla maden aramak
DOWSER : English Turkish
n. çubukla yeraltı suyu arayan kimse, çubukla maden arayan kimse
DOWSING : English Turkish
n. çubuk kullanarak yeraltı suyu arama, çubukla maden arama
DOWSING ROD : English Turkish
n. çatal biçiminde çubuk, maden arama çubuğu
DOXEPIN : English Turkish
n. doksepin, insanlarda ağrı kesici ve antidepresan ve hayvanlarda kaşıntı giderici olarak kullanılan yağlı bir bileşim
DOXEPIN HYDROCHLORIDE : English Turkish
n. doksepin hidroklorit, insanlarda ağrı kesici ve antidepresan ve hayvanlarda kaşıntı giderici olarak kullanılan yağlı bir bileşim
DOXOLOGY : English Turkish
n. doksoloji, şükür duası, temcit duası
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani