Multilingual Turkish Dictionary

English

English
EXPANSION BUS : English Turkish

harici giriş kanalı, genişletilmiş veri iletim kanalı, genişleme kartı ve bilgisayarı birbirine bağlayan bilgisayar parçaları arasında veri transferi için elektronik kanal

EXPANSION BUS BOTTLENECK : English Turkish

genişletilmiş veri iletim kanalı tıkanıklığı, genişletilmiş veri iletim kanalı boyunca nakledilen bilgilerin yığılması

EXPANSION CARD : English Turkish

harici kart, genişletme kartı, anakarta irtibatlanan ve çeşitli faaliyetlerin yapılmasını sağlayan kart

EXPANSION OF FRACTION : English Turkish

kesrin genişlemesi, pay ve paydanın belirli bir sayı ile çarpılması

EXPANSION OF THE UNIVERSE : English Turkish

evrenin genişlemesi, galaksilerin dünyadan ve birbirlerinden sabit bir hızla uzaklaştıklarını belirten teori

EXPANSION SLOT : English Turkish

harici kart girişi, genişletme girişi, ana kart üzerinde harici/ilave kartların yerleştirilebileceği soket (Bilgisayar)

EXPANSIONARY : English Turkish

adj. genişlemeya meyilli veya daha büyük olma eğilimi, gelişmeye meyilli olan

EXPANSIONISM : English Turkish

n. yayılma politikası, genişleme politikası

EXPANSIONIST : English Turkish

n. genişleme ve gelişmeyi savunan (özellikle bölgesel genişleme)

EXPANSIVE : English Turkish

adj. genişleyen, yayılan, geniş, yaygın, açık, taşkın, açık sözlü

EXPANSIVELY : English Turkish

adv. geniş kapsamlı; genişleyen/yayılan bir yolla, geniş/yaygın olarak; coşkuyla, bol bol, taşarak, alenen, ulu orta, açık açık

EXPANSIVENESS : English Turkish

n. genişleme, yayılma, açılma; açık sözlülük, konuşkanlık

EXPANSIVITY : English Turkish

n. genişleme, yayılma, genişleme eğilimi

EXPAT : English Turkish

n. (Gayrı resmi) gurbetçi, sürgün edilmiş

EXPAT : English Turkish

v. sürgün etmek, sürmek, kovmak, dışarı çıkarmak

EXPATIATE : English Turkish

v. ayrıntılı yazmak; etraflıca açıklamak

EXPATIATION : English Turkish

n. etraflıca açıklama

EXPATIATOR : English Turkish

n. yazma veya konuşmada müsrif olan, çok yazan veya çok konuşan, uzun konuşmalar yapan

EXPATRIATE : English Turkish

v. sürgün etmek, sürmek

EXPATRIATE : English Turkish

adj. sürgün edilmiş, yabancı ülkede yaşayan

EXPATRIATE : English Turkish

n. sürgün edilmiş kimse, yabancı ülkede yaşayan kimse, gurbetçi

EXPATRIATE ISRAELI : English Turkish

İsrail dışında yaşayan İsrailliler

EXPATRIATE ONESELF : English Turkish

v. vatandaşlıktan çıkmak, göç etmek

EXPATRIATION : English Turkish

n. sürgün, vatandaşlıktan çıkarılma, yabancı ülkeye yerleşme, göç

EXPECT : English Turkish

v. ummak, ümit etmek; beklemek; sanmak