English
FULLY OPERATIONAL : English Turkish
tamamen işlevsel, tam çalışma durumunda, fonksiyonel
FULLY PAID IN MEMBER : English Turkish
n. aidatlarını ödemiş üye
FULLY PAID UP MEMBER : English Turkish
n. aidatlarını ödemiş üye
FULLY RESUME DUTIES : English Turkish
görevlerine yeniden başlama, kaldığı yerden tamamen çalışmaya başlama, tam zamanlı göreve geri dönme
FULLY STRETCHED : English Turkish
tamamen gerilmiş, fazla genişletilmiş
FULLY UNDERSTOOD HIM : English Turkish
onu tamamen anladı, onu tam olarak anladı
FULMAR : English Turkish
n. kutup fırtına kuşu
FULMINANT : English Turkish
adj. gürleyen, şiddetli, ateş püsküren, birden gelişen [tıp.]
FULMINANT HEPATIC FAILURE : English Turkish
fulminan karaciğer yetmezliği, birkaç sebepten herhangi birinin neden olduğu ani akut karaciğer yetmezliği (özellikle aşırı dozda aspirin, hepatit ve karaciğer hasarı), FHF
FULMINATE : English Turkish
v. patlamak, ateş püskürmek, parlamak, verip veriştirmek, yasaklama getirmek
FULMINATE OF MERCURY : English Turkish
civa fülminatı, duyarlı fünye patlayıcısı
FULMINATING : English Turkish
adj. patlayıcı, patlama, patlayan, ateş püsküren, birden gelişen
FULMINATING COMPOUND : English Turkish
patlayıcı bileşik, fulminik asitten sağlanan patlayıcı bileşik
FULMINATION : English Turkish
n. patlama, infilak, ateş püskürme, sövüp sayma
FULMINATOR : English Turkish
n. kızgınlığını gösteren kimse, itirazcı kimse, son derece aleyhinde olan kişi
FULMINATORY : English Turkish
adj. ateş püsküren, gürleyen; terör estiren
FULMINIC : English Turkish
adj. fulminik, değişken, uçucu, patlayabilir; fulminik asitle ilgili, fulminik asitten elde edilen
FULMINIC ACID : English Turkish
n. fulminik asit, (Kimya) siyanik asit ile izomerik olan son derece patlayıcı tuzların değişken asit şekilleri
FULNESS : English Turkish
n. doluluk, bolluk, çokluk, dolgunluk, şişmanlık, doymuşluk, tokluk
FULSOME : English Turkish
adj. bıktırıcı, aşırı, mide bulandırıcı, tiksindirici, dalkavukça
FULSOMELY : English Turkish
adv. abartılı bir biçimde, aşırı derecede bol bir biçimde, aşırı olarak; kaba bir şekilde, itici bir şekilde; iğrenç bir şekilde
FULSOMENESS : English Turkish
n. aşırılık, fazlalık; kabalık, zevksiz olma, saldırganlık; iticilik, iğrençlik
FULTON : English Turkish
n. Fulton, soyadı; Robert Fulton (
1815), Amerikalı sanatçı ve mühendis, ABD'de kullanımı yaygın olan ilk buharlı geminin yaratıcısı, torpidonun mucidi
FULVOUS : English Turkish
adj. kızılımsı sarı, koyu sarı
FUMADE : English Turkish
n. fumade, tuzlanmış tütsülenmiş balık (sardalya gibi)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani