English
HAD THE FIRE UNDER CONTROL : English Turkish
yangını kontrol altına aldı, yangını söndürmeyi başardı, durumu kontrol altında tuttu
HAD THE GUTS : English Turkish
cesareti oldu, cesaret veya soğukkanlılığa sahipti, cesareti vardı
HAD THE SHIVERS : English Turkish
korkudan titredi, titremeye başladı (soğuktan, korkudan, şoktan, vs.)
HAD THE SITUATION UNDER CONTROL : English Turkish
durumu kontrol altına aldı, durumla iyi başa çıktı
HAD THE TIME OF HIS LIFE : English Turkish
hayatını yaşadı, harika zaman geçirdi
HAD TO : English Turkish
zorundaydı, mecbur oldu, gerekliydi
HADAR : English Turkish
n. Hadar, Yahudi ismi
HADASH PARTY : English Turkish
Hadash Partisii İsrail'de siyasi parti
HADASSAH : English Turkish
n. Hadassah, Yahudi kadın örgütü; Kudüs'te bir hastane; kadın ismi
HADASSAH WOMEN : English Turkish
Hadassah kadınları, Hadassah Amerikalı kadınlar Siyonist örgütünün üyeleri
HADASSAH-UNIVERSITY HOSPITAL IN JERUSALEM'S EIN KEREM : English Turkish
Kudüs Ein Kerem Hadassah Üniversite Hastanesi, Kudüs'ün Ein Kerem semtinde bulunan hastane
HADDIE : English Turkish
n. mezgit, (İskoç terimi) mezgit balığı
HADDOCK : English Turkish
n. mezgit balığı, atlantik morina balığı
HADE : English Turkish
v. dikey durumdan eğik duruma geçmek
HADE : English Turkish
n. damarın dikey durumdan ayrılma açısı
HADERA : English Turkish
n. Hadera, İsrail'de bir şehir
HADES : English Turkish
n. cehennem
HADES : English Turkish
n. azap çekilen yer, cehennem, ölümden sonra kötülerin gittiği cezalandırma yeri
HADITH : English Turkish
n. Hadis, Muhammed peygamberin sözleri ve davranışlarını belgeleyen yazılar derlemesi, İslâm kanununun ana kaynaklarından biri (Kuran'dan sonra yetkisi olan ikinci kitap)
HADJ : English Turkish
n. hac
HADJI : English Turkish
n. hacı
HADN'T : English Turkish
n. had not, olumsuz (geçmiş zamanı göstermek için başka bir fiil ile birlikte kullanılır); sahip değildi
HADRIAN : English Turkish
n. Hadrian (M.Ö.
138, asıl adı Publius Aelius Hadrianus), Trajan'ın üvey oğlu olan Roma İmparatoru (
138)
HADRON : English Turkish
n. hadron, güçlü bir etkileşime tabi olan temel parçacıklar
HADST : English Turkish
v. sahip olma, "to have" fiilinin eski kullanımı (ikinci şahıs tekil)
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani