Multilingual Turkish Dictionary

English

English
HARD : English Turkish

n. sert penis

HARD AND FAST : English Turkish

katı, sert, değişmez

HARD AND FAST RULE : English Turkish

ayrıcalık kabul etmeyen kural, kesin kural, değişmez yasa

HARD AS IRON : English Turkish

demir gibi sert, kaskatı

HARD BISCUIT : English Turkish

n. peksimet

HARD BITTEN : English Turkish

sert, belâlı, inatçı, yüzsüz, pişkin, arsız

HARD BLOW : English Turkish

sert darbe, güçlü darbe veya çarpma; aksilik, talihsizlik

HARD BOILED : English Turkish

katı, pişkin, yüzsüz, kaşarlanmış, kurt, kurnaz, hilekâr

HARD BOILED EGG : English Turkish

haşlanmış katı yumurta, katı yumurta

HARD BY : English Turkish

yakın, çok yakın, yakında, yanıbaşında

HARD CANDY : English Turkish

sert şeker, emerek ağızda eriyen sert tatlı şeker

HARD CASE : English Turkish

zor mesele, zorlu şey, çetin ceviz, zorlu tip

HARD CASH : English Turkish

peşin para, nakit, madeni para

HARD CHEESE : English Turkish

n. sert peynir, sert katılıkta peynir; (Argo)

HARD CHEESE : English Turkish

interj. (Argo) kötü şans, kara talih, talihsizlik, zor zaman

HARD CIDER : English Turkish

n. elma suyu, elma şarabı

HARD COAL : English Turkish

antrasit

HARD CONTACT LENSES : English Turkish

sert kontakt lensler, görmeyi düzeltmek için göze takılan küçük geçirgen olmayan plastik lensler

HARD COPY : English Turkish

asılı kopya, basılı şekilde gelen bilgi, yazılı çıktı

HARD CORE : English Turkish

çakıl, mıcır, çekirdek, çekirdek kadro

HARD CORE : English Turkish

n. sabit fikirli, belirli bir fikir veya amaca tutkuyla bağlı olan bir grup insan; bir grubun boyun eğmeyen veya uzlaşmaya yanaşmayan kısmı; militan grup

HARD COURT : English Turkish

eton kort

HARD COVER : English Turkish

ciltli, sert ciltle kaplı olan kitaba yönelik

HARD CURRENCY : English Turkish

sağlam para, tedavüldeki para, para dolaşımı

HARD CYDER : English Turkish

n. elma suyu, elma şarabı