Multilingual Turkish Dictionary

English

English
HARD MONEY : English Turkish

demir para, peşin para, madeni para, nakit

HARD MOUTHED : English Turkish

gemlenemeyen, dizginlenemez, inatçı, dik başlı

HARD NOSED : English Turkish

pişkin, yüzsüz, inatçı, dik başlı, söz dinlemez

HARD NUT TO CRACK : English Turkish

çetin ceviz

HARD OF HEARING : English Turkish

ağır işiten

HARD ON : English Turkish

n. sertleşme, (Argo) ereksiyon

HARD PAGE BREAK : English Turkish

zorunlu sayfa sonlandırma, sözcük işlemcisine gerekli olmasa bile yeni sayfa başlatma komutu verme

HARD PALATE : English Turkish

n. sert damak, ağız tavanını oluşturan damağın ön kemik kısmı

HARD PAN : English Turkish

sert toprak, sağlam temeller, temel, çekirdek

HARD PASS : English Turkish

n. sırnaşıklık, yapışkanlık

HARD PORN : English Turkish

müstehcen pornografi, aşırı açık porno

HARD PRESSED : English Turkish

askı altında olan, eli darda, sıkışık, stresli, güç belâ olan, üzüntülü

HARD ROCK : English Turkish

sert kaya, ağır kaya veya taş

HARD ROE : English Turkish

alık yumurtası

HARD ROW TO HOE : English Turkish

aşa çıkılması zor olan bir durum, zor görev, zor iş, zor misyon

HARD SCIENCE : English Turkish

n. pozitif bilim, müspet ilim

HARD SET : English Turkish

zorda olan, zor durumdaki, sert, donmuş, kokuşmuş, bozuk, acıkmış

HARD SHELL : English Turkish

sert kabuklu, kabuklu, sabit fikirli, bağnaz

HARD SHOULDER : English Turkish

n. banket, güvenlik şeridi

HARD SLEDDING : English Turkish

zorlanma, zorluklarla karşılaşma

HARD SOLDER : English Turkish

n. lehim, sert lehim

HARD SPACE : English Turkish

istenen boşluk, sözlük işlemcisinin her iki tarafındaki kelimeleri iki satıra bölmesini önleyen boşluk karakteri

HARD TACK : English Turkish

n. galeta, peksimet, gemi yemeği

HARD TARTER : English Turkish

sert tartar, (Diş Hekimliği) dişler üzerinde oluşan kalsiyum tuzu konkresyonu

HARD TIMES : English Turkish

zor dönemler, zor zamanlar