English
HAS DOUBTS : English Turkish
şüpheleri var, kararsızlık duygusuna sahip
HAS FULL AUTHORITY : English Turkish
tam yetkiye sahip, tam yetkili, tam komutalı
HAS GIVEN UP HOPE : English Turkish
ümidini kesti, ümidini kaybetti, umudunu kesti, pesetti, umudunu yitirdi
HAS GOOD CONTACTS : English Turkish
iyi bağlantılara sahip, iyi iş ilişkileri var, yararlı sosyal bağlantıları var
HAS GOOD HANDS : English Turkish
elleriyle iyi iş yapma becerisine sahip, elleriyle bir şeyler yapma veya düzeltme yeteneğine sahip
HAS GOT IT MADE : English Turkish
aşarıya ulaşmış, başarılı, gerek duyduğu veya istediği her şeye sahip
HAS GUTS : English Turkish
cesaretli, yürekli, gözüpek, ruhlu, yiğitliğe sahip, yüreğe sahip
HAS HAD IT : English Turkish
ondan aldı, onu yedi; ondan yeterince aldı, ondan nefret ediyor, daha fazla katlanamaz, daha fazla devam edemez
HAS HIS EYES OPEN : English Turkish
gözü açık, farkında, uyanık, ihtiyatlı
HAS HIS HANDS FULL : English Turkish
fazla meşgul, yapması gereken pek çok şey var, son derece meşgul
HAS HIS HEAD IN THE CLOUDS : English Turkish
aklı bir karış havada, ayakta uyuyordu, dikkatini vermiyordu
HAS HIS HEART SET ON : English Turkish
(bir şeyi) gerçekten isteme, aklına koyma, umutsuzca isteme
HAS HIS REASONS : English Turkish
ir bildiği var, başkalarının bilmediği gerekçeleri var
HAS HOMOSEXUAL TENDENCIES : English Turkish
eşcinsel eğilimleri var, aynı cins mensupları tarafından cezbedilme, eşcinsel eğilimleri olduğu düşünülür
HAS IN HIS POSSESSION : English Turkish
sahip, ona ait, mülkiyeti var
HAS IN MIND : English Turkish
aklında, düşünüyor,
yapmaya kararlı,
yapmak alnında yazılı
HAS IT MADE : English Turkish
aşarıyı kesin saymak, başarıdan emin olmak
HAS MONEY TO BURN : English Turkish
aşırı zengin, milyarder
HAS NEITHER SAVOR NOR FLAVOR : English Turkish
ne tadı ne tuzu var, herhangi bir şeye karşı tadı yok
HAS NERVES OF STEEL : English Turkish
çelik gibi sinirlere sahip, hiçbir şeyden korkmaz
HAS NO APPETITE : English Turkish
iştahı yok, yemek istemiyor, aç değil
HAS NO AUTHORITY : English Turkish
hükmü geçmez, güce sahip değil, kontrole sahip değil, yetki veya güç verilmiş değil
HAS NO CHANCE : English Turkish
şansı yok, en ufak bir ihtimali bile yok
HAS NO COLOR LEFT : English Turkish
adj. beti benzi kaçmış
HAS NO CONSCIENCE : English Turkish
vicdansız, doğru ve yanlış bilinci yok, kötü, hain
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani