English
HAVE NO REGRET : English Turkish
hiçbir pişmanlık hissetmemek, vicdan azabı çekmemek, hiçbir üzüntü hissetmemek, nedamet duymamak
HAVE NO TRUCK WITH : English Turkish
ilişkisi kalmamak
HAVE NO USE FOR : English Turkish
-e ihtiyacı olmamak, için kullanışlı değil, kullanamaz
HAVE NO WORDS FOR : English Turkish
söyleyecek sözü olmamak, sözü olmamak
HAVE NONE OF : English Turkish
kabul etmemek, fikrine katılmayacak,
de yer almayacak, onu çekmeyecek
HAVE NOT : English Turkish
n. fakir kimse, yoksul kimse
HAVE NOT THE SLIGHTEST IDEA : English Turkish
v. en ufak bir fikri olmamak, ipucu olmamak, hiçbir şekilde bilmemek
HAVE NOTHING IN COMMON : English Turkish
v. hiçbir ortak yanı bulunmamak, benzer bir şey yok; aynı şeyi paylaşmamak
HAVE NOTHING OF ONE'S OWN : English Turkish
kendine ait bir şeyi yok, bir şeye sahip değil, kişisel eşyası yok
HAVE NOTHING ON : English Turkish
üzerinde bir şey olmamak, soyunmuş, çıplak; suçlu olduğuna dair kanıt yok, masum
HAVE NOTHING TO DO WITH : English Turkish
alâkası olmamak, ilgisi olmamak, ilişiğini kesmek, ilgisini kesmek, ilişkisini kesmek
HAVE NOTHING TO HIDE : English Turkish
saklayacak bir şeyi yok, sırları yok, örtbas edecek bir şey yok
HAVE NOTICE OF : English Turkish
v. haberi olmak, haberdar olmak
HAVE NOTS : English Turkish
n. fakirler, yoksullar, muhtaçlar
HAVE ON : English Turkish
hile, aldatma
HAVE ONE OVER THE EIGHT : English Turkish
çakırkeyif olmak, azıcık alkollü olmak
HAVE ONE'S BACK TO THE WALL : English Turkish
v. köşeye sıkışmak, başka seçenek veya alternatif yok
HAVE ONE'S EAR TO THE GROUND : English Turkish
v. her yerde kulağı olmak, kulağı tetikte olmak, olup bitenleri dikkatle izlemek, güncel eğilimlerden haberdar olmak; cin gibi olmak, akıllı olmak
HAVE ONE'S EARS ON : English Turkish
v. (Argo) kulaklıkla dinleme, kulaklık kullanarak radyo veya cd çalar dinlemek, kulaklık kullanarak telefon görüşmesini dinlemek
HAVE ONE'S FACE LIFTED : English Turkish
v. yüzünü gerdirmek
HAVE ONE'S HACKLES UP : English Turkish
kızmak, küplere binmek
HAVE ONE'S HAIR CUT : English Turkish
v. saçını kestirmek
HAVE ONE'S HAIR DONE : English Turkish
saçını yaptırmak
HAVE ONE'S HAND IN : English Turkish
parmağı olmak, karışmak, bulaşmak
HAVE ONE'S HANDS FULL : English Turkish
eli işle dolu olmak, başını kaşıyacak vakti olmamak, yapacak çok şey olmak, tamamen meşgul olmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani