English
LAUGHING OUT LOUD : English Turkish
yüksek sesle gülme, kahkahalarla gülme
LAUGHING SO HARD MY BELLY HURTS : English Turkish
çok gülüyorum, gülmekten göbeğim çatladı
LAUGHING SO HARD MY BELLY IS BOUNCING : English Turkish
o kadar gülüyorum ki göbeğim zıp zıp zıplıyor, çok gülüyorum, bu çok eğlenceli
LAUGHING STOCK : English Turkish
serseri, gülme veya alay kaynağı, soytarı
LAUGHING TO MYSELF : English Turkish
kendi kendime gülüyorum, sessizce gülüyorum, bıyık altından gülüyorum
LAUGHINGLY : English Turkish
adv. gülerek, güldürücü bir şekilde
LAUGHINGSTOCK : English Turkish
n. maskara
LAUGHLIN : English Turkish
n. Robert Laughlin (1950 doğumlu), Stanford Üniversitesi'nde (ABD'de) fizikçi, 1998 Nobel Fizik Ödülü sahibi; bir soyadı
LAUGHTER : English Turkish
n. gülme, gülüş, kahkaha
LAUNCH : English Turkish
n. savaş gemisi filikası
LAUNCH : English Turkish
v. denize indirmek, atmak, fırlatmak, girişmek, başlatmak, piyasaya sürmek, başlamak, çıkmak
LAUNCH A SEARCH : English Turkish
araştırma başlatmak, genel arama başlatmak, aramaya başlamak
LAUNCH A STRIKE : English Turkish
grev başlatmak, greve başlamak, protesto amacıyla iş bırakmaya başlamak
LAUNCH AN ATTACK : English Turkish
saldırı başlatmak, saldırıya geçmek
LAUNCH INTO : English Turkish
-ye serbest bırakmak, suya bırakmak, havaya bırakmak; başlamak, koyulmak, başlatmak
LAUNCH OUT : English Turkish
aşlamak, çıkmak, girişmek, koyulmak, geliştirmek, etraflıca anlatmak, har vurup harman savurmak
LAUNCH OUT INTO : English Turkish
v. atılmak, başlamak
LAUNCH PAD : English Turkish
fırlatma rampası, füzenin havaya fırlatıldığı platform
LAUNCHER : English Turkish
n. roket fırlatıcı, fırlatma rampası, sapan, mancınık, fırlatıcı
LAUNCHING : English Turkish
n. denize indirme, fırlatma, ateşleme, başlama, girişme, koyulma, piyasaya sürme, yayınlama
LAUNCHING A SHIP : English Turkish
gemiyi denize indirmek, gemiyi denize göndermek
LAUNCHING PAD : English Turkish
fırlatma rampası, rampa
LAUNCHING PLATFORM : English Turkish
n. fırlatma rampası, rampa
LAUNCHPAD : English Turkish
n. fırlatma rampası, füzenin havaya fırlatıldığı platform; başlama noktası; başka bir eylemi veya durumu başlatma görevi olan bir şey
LAUNDER : English Turkish
v. çamaşır yıkamak, yıkamak, aklamak, yıkanabilir olmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani