English
LAWFUL ARREST : English Turkish
kanuna uygun olarak gerçekleştirilmiş olan tutuklama, bir kişinin polis tarafından yasal bir şekilde yakalanması
LAWFUL CAUSE : English Turkish
kanuni gerekçe, kanuna uygun gerekçe, yasal olarak haklı çıkarma
LAWFUL CUSTODY : English Turkish
kanuni tutukluluk, yasal olarak hapsedilme, kanunun izin verdiği şekilde gözaltına alma
LAWFUL INTEREST : English Turkish
kanuni faiz oranı, hesaba yüklenmesine izin verilen faiz miktarı, kanun tarafından belirlenen faiz oranı
LAWFUL MEANS : English Turkish
kanuni yollar, yasal yol, kanun tarafında izin verilen yöntem
LAWFUL MONEY : English Turkish
kanuni para, yasal para birimi
LAWFUL ORDER : English Turkish
yasal düzen, yasaların izin verdiği düzen
LAWFUL POSSESSION : English Turkish
kanuni mülkiyet, yasal olarak tanınan mülkiyet sahipliği
LAWFUL SEARCH : English Turkish
yasal arama, kanuni şartlara uygun olarak gerçekleştirilen arama, yasal olarak yürütülen arama
LAWFULLY : English Turkish
adv. yasalara uygun olarak, kanunen, hukukun izin verdiği şekilde; yasal olarak
LAWFULNESS : English Turkish
n. yasallık
LAWGIVER : English Turkish
n. kanun yapıcı, kanuni
LAWGIVING : English Turkish
n. kanun yapma, kanun çıkarma, yasama
LAWGIVING : English Turkish
adj. kanun yapan, yasayan, yasama ile ilgili
LAWINE : English Turkish
n. çığ, heyelan, toprak kayması
LAWLESS : English Turkish
adj. kanunsuz, yasaya aykırı, yolsuz
LAWLESSLY : English Turkish
adv. yasalara aykırı bir şekilde, kanunsuz bir şekilde; yasa dışı olarak, kanuna karşı gelerek; engelsiz bir şekilde
LAWLESSNESS : English Turkish
n. kanunsuzluk, yolsuzluk
LAWLIKE : English Turkish
adj. kanun gibi, kanuna benzeyen; bilimsel kanunlara benzeyen
LAWMAKER : English Turkish
n. kanun yapıcı, kanuni
LAWMAKING : English Turkish
n. kanun yapma, kanun çıkarma ve yasallaştırma, yasama
LAWMAKING : English Turkish
adj. kanun yapan, kanun çıkarma ve yasallaştırma süreciyle ilgili, yasayan; kanun çıkaran veya yasalaştıran kişiye veya gruba ait veya ilgili
LAWMAN : English Turkish
n. hukuk adamı, hukuk temsilcisi, kanunu uygulatan kimse (polis, şerif, vs.)
LAWN : English Turkish
n. çimen, çim, çimenlik, patiska
LAWN CHAIR : English Turkish
ahçe sandalyesi, açık havada kullanılması için tasarlanmış olan sandalye, teras sandalyesi
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani