Multilingual Turkish Dictionary

English

English
LAWSON, INC. : English Turkish

n. Lawson Şirketi, Lawson kolaylık mağazalar zincirini geliştiren Japon şirketi

LAWSONIA INERMIS : English Turkish

n. hoş kokulu kırmızımsı kahverengi veya beyaz çiçekleri olan Ortadoğu’ya özgü çalı türü (kına bu çalının yapraklarından ve dalcıklarından elde edilir)

LAWSUIT : English Turkish

n. dava

LAWYER : English Turkish

n. avukat, hukukçu

LAWYER'S FEE : English Turkish

avukatlık ücreti, avukat hizmetleri için ödenen ücret, hukuk hizmetleri için avukat tarafından alınan ücret

LAWYERLIKE : English Turkish

adj. avukat gibi, avukatlara benzeyen, avukatlara özgü özelliği olan

LAWYERLY : English Turkish

adj. avukat gibi, avukatlık

LAWYERSHIP : English Turkish

n. avukatlık, avukatlık görevi, avukat bürosu

LAX : English Turkish

adj. yumuşak, gevşek, dikkatsiz, umursamaz, belirsiz

LAX BOWELS : English Turkish

adj. ishal, ishal olmuş

LAX INSPECTION : English Turkish

gevşek denetim, ihmalkâr denetim, dikkatli bir şekilde uygulanmayan teftiş

LAXATION : English Turkish

n. gevşeklik, yumuşaklık; serbestlik

LAXATIVE : English Turkish

n. müshil

LAXATIVE : English Turkish

adj. yumuşatıcı, kabız giderici

LAXATIVELY : English Turkish

adv. bağırsakları temizleyici bir şekilde, arındırarak; müshil aracılığı ile

LAXATIVENESS : English Turkish

n. gevşetici olma niteliği, yumuşatıcı olma niteliği; müshil olma niteliği

LAXITY : English Turkish

n. gevşeklik, umursamazlık, ihmalcilik, ihmalkârlık, belirsizlik

LAXLY : English Turkish

adv. yumuşak bir şekilde, gevşek bir şekilde; izin veren bir şekilde; kısıtlama olmadan; belirsiz bir şekilde

LAXNESS : English Turkish

n. gevşeklik, umursamazlık, ihmalcilik, ihmalkârlık, belirsizlik

LAY : English Turkish

n. konum, mevki, durum, hal, yatma, sevişme, şarkı sözü, şarkı, türkü

LAY : English Turkish

v. koymak, yerleştirmek, sermek, kurmak, hazırlamak, sunmak, ileri sürmek, yüklemek, dinmek, yatmak, sevişmek, yumurtlamak, bahse girmek

LAY : English Turkish

adj. meslekten olmayan, rahip olmayan

LAY A BRIDGE : English Turkish

v. köprü kurmak

LAY A CABLE : English Turkish

v. kablo döşemek

LAY A CORNER STONE : English Turkish

temel taşını atmak, ilk taşı koymak, inşaata başlamak