English
LAY TO : English Turkish
v. vurmak, gemiyi faça edip durdurmak
LAY TO REST : English Turkish
toprağa vermek, gömmek
LAY TO SLEEP : English Turkish
uykuya yatmak, uyumak için yatmak, pineklemek için yatmak
LAY UNDER EMBARGO : English Turkish
ambargo altına almak, ablukaya almak, kuşatmak, izole etmek,
kontrolünü ele geçirmek
LAY UNDER TRIBUTE : English Turkish
haraca kesmek
LAY UP : English Turkish
depolamak, stoklamak, yığmak, toplamak, kullanımdan çekmek, bakıma almak, kızağa almak, yataklık etmek
LAY WAIT : English Turkish
pusuya yatmak, pusuda beklemek, saklanmak ve saldırmak için beklemek
LAY WASTE : English Turkish
v. yakıp yıkmak, harabeye çevirmek
LAYABOUT : English Turkish
n. boş gezenin boş kalfası, aylak, serseri
LAYAWAY : English Turkish
n. taksitli alışveriş, taksit taksit ödeyerek satın alınan mallar; taksitle satın alınan eşya
LAYAWAY PLAN : English Turkish
taksitle almak, taksitle ödeme yaparak satın almak
LAYER : English Turkish
n. tabaka, katman, kat, döşeyen kimse, yumurtlayan, topçu
LAYER : English Turkish
v. daldırma yapmak, daldırmak, kat kat yapmak
LAYER CAKE : English Turkish
kat kat pasta
LAYERAGE : English Turkish
n. daldırma, henüz ana bitkiye ekliyken köke dalcık daldırma (Bahçıvanlık)
LAYERED : English Turkish
adj. katmanlı, her tabakasının bir diğerinin üstünde olan; birleştirilmiş
LAYERING : English Turkish
n. daldırma, birçok sabun tabakası dökme işlemi (sabun yapımında); henüz ana bitkiye ekliyken köke dalcık daldırma yöntemi (Bahçıvanlık); giysileri yanlışlıkla değiştirme veya kat kat koymayı içeren hareket
LAYETTE : English Turkish
n. bebek çamaşırı, bebek eşyaları
LAYING : English Turkish
n. yayma, serme, döşeme, yumurtlama, sıva
LAYING DOWN : English Turkish
elirleme, etiketleme, işaretleme, düzenleme; yatay bir pozisyona yerleştirme, yere koyma
LAYING DOWN RULES : English Turkish
kurallar koyma, kuralları belirtme
LAYING OFF : English Turkish
kesme, durdurma, duraklama; işçileri işten çıkarma, işçi sayısını azaltma
LAYING THE FOUNDATIONS : English Turkish
temelini atma, temelini başlatma, altyapı yapma
LAYING THE TABLE : English Turkish
sofrayı kurmak, masayı hazırlamak, masaya tabaklar çatal kaçık ve bıçak koymak
LAYMAN : English Turkish
n. laik kimse, meslekten olmayan kimse, rahip olmayan kimse, meslekten olmayan
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani