English
LE : English Turkish
n. deri ve eklemleri etkileyen kronik inflamatuer kolajen hastalığı (Tıp); bir soyadı; bir bayan ismi
LE CORBUSIER : English Turkish
Charles Edouard Jeanneret'in takma adı (
1912), ünlü Fransız mimar, modern kentsel mimarinin öncüsü
LE DERNIER CRI : English Turkish
ir konu hakkında söylenen son söz, bir konuyla ilgili en son yorum
LE HAVRE : English Turkish
Le Havre, kuzeybatı Fransa'da liman şehri
LE MANS : English Turkish
Le Mans, Orta Fransa'da bir şehir
LE MONDE : English Turkish
Le Monde, Fransa'da önde gelen günlük gazete
LE PETIT PRINCE : English Turkish
yetişkinler arasında popüler olan Saint-Exupery hakkındaki çocuk hikâyesi
LEA : English Turkish
n. bir bayan ismi; bir soyadı; Yakub'un ilk eşi (İncille ilgili); Homer Lea (
1912), ABD'li asker ve yazar
LEA : English Turkish
n. çayır, otlak
LEA. : English Turkish
n. lig, birlik, federasyon
LEA. : English Turkish
n. deri, hayvan derisinden yapılan malzeme
LEACH : English Turkish
n. yıkayarak arıtmak
LEACH : English Turkish
v. süzmek
LEACHER : English Turkish
n. filtreleyen kimse veya şey, süzme yöntemiyle bir maddeden çözülebilir madde çıkaran kimse veya şey
LEAD : English Turkish
n. kurşun, iskandil, kurşun levha, rehberlik, öncülük, önderlik, önde olma, ilk oynama hakkı (iskambil), örnek, kılavuz, kablo
LEAD : English Turkish
v. başında olmak, yol göstermek, öncülük etmek, önde gitmek, önderlik etmek, yönetmek, yönlendirmek, etkilemek, başı olmak, sürdürmek, sürmek, açmak (kartlarını), götürmek
LEAD : English Turkish
adj. kurşundan yapılmış
LEAD A CAT AND DOG LIFE : English Turkish
kedi köpek gibi zıt olmak, geçinememek
LEAD A DOG'S LIFE : English Turkish
kolay hayat sürmek, rahat hayat sürmek
LEAD A DOUBLE LIFE : English Turkish
v. bilinenden ayrı bambaşka bir hayat sürmek
LEAD A HAND TO MOUTH EXISTENCE : English Turkish
v. kıt kanaat geçinmek
LEAD A HAPPY LIFE : English Turkish
v. mutlu bir hayat sürmek
LEAD A LIFE : English Turkish
v. hayat sürmek
LEAD A PERSON UP THE GARDEN PATH : English Turkish
irini kandırmak, hedef şaşırtmak, yanlış yönlendirmek, kandırmak
LEAD A SOLITARY LIFE : English Turkish
tek başına yaşamak, yalnız yaşamak, başkaları ile fazla iletişimi olmadan yaşamak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani