English
LEAD THROUGH : English Turkish
geçirmek, içinden geçmek, başından geçmek
LEAD TO THE ALTAR : English Turkish
evlenmek, dünya evine girmek
LEAD UP : English Turkish
sözü getirmek, yolunu yapmak
LEAD UP TO : English Turkish
sözü getirmeye çalışmak, demeye çalışmak
LEAD-TIME : English Turkish
aşlama ve bitirme arasında geçen zaman, bir eylemin başlangıcından bitmesine kadar geçen zaman dilimi, bir aktivite için harcanmış olan toplam zaman
LEADBELLY : English Turkish
n. Huddie "Leadbelly" Ledbetter (
1949), Amerikan halk müziği şarkıcısı ve müzisyen
LEADED : English Turkish
adj. kurşunlu
LEADEN : English Turkish
adj. kurşundan yapılmış, kurşuni
LEADENLY : English Turkish
adv. ağır bir şekilde, ağırca; kasvetli bir şekilde; bunaltıcı bir şekilde; tembel bir şekilde
LEADENNESS : English Turkish
n. ağırlık; kasvet; grilik; uyuşukluk, yavaşlık
LEADER : English Turkish
n. lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal
LEADER IN PRAYER : English Turkish
duayı başlatan kimse, cemaat içinde dua okumayı başlatan kimse, hangi duaların okunacağını bildiren kimse (veya söylenecek ilahiler, vs.)
LEADER OF A TRIBE : English Turkish
kabile reisi, kabile lideri, bir kabile içindeki yetkili kişi
LEADER OF THE DISCUSSION : English Turkish
tartışma başkanı, soruları tanıtan ve tartışmadaki katılımcılara konuşma hakkı veren kimse
LEADER WRITER : English Turkish
aşyazar
LEADERLESS : English Turkish
adj. yöneticisi olmayan, lidersiz, önderi olmayan, yol göstereni olmayan
LEADERS OF THE NATION : English Turkish
ülke liderleri, en üst düzey hükümet görevlileri, hükümet, ülke başkanlığı
LEADERSHIP : English Turkish
n. liderlik, önderlik
LEADING : English Turkish
adj. önde olan, başlıca, ana, önemli, ileri gelen
LEADING ACTIVIST : English Turkish
aş eylemci, siyasi bir grubun liderlerinden biri, bir eylemci örgütünün başı
LEADING ACTOR : English Turkish
n. başrol oyuncusu, bir filmde veya oyunda başrolde oynayan aktör
LEADING ACTRESS : English Turkish
n. başrol oyuncusu, kadın başrol oyuncusu, bir filmde veya oyunda başrolde oynayan aktris
LEADING AIRCRAFT : English Turkish
ana uçak, önde gelen uçak, yol gösteren uçak
LEADING ARTICLE : English Turkish
aşmakale, müşteri çekici ucuz mal
LEADING ASTRAY : English Turkish
hedefi şaşırtmak, ayartmak, yanlış yöne yönlendirmek, yolunu kaybetmesine neden olmak
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani