English
LEFT A TIP : English Turkish
ahşiş bıraktı, yapılan hizmet karşılığında küçük armağan bıraktı
LEFT A VOID BEHIND HIM : English Turkish
arkasında doldurulması zor bir boşluk bıraktı, gittikten sonra herkesin boşluk hissetmesine neden oldu, o gittikten sonra yerinin doldurulması zor oldu
LEFT BACK : English Turkish
n. (Spor) sol bek, çim hokeyinde veya futbolda sahanın savunma köşesinde duran ve oradan oynayan savunma oyuncusu
LEFT BEHIND : English Turkish
kalan
LEFT BRAIN : English Turkish
adj. sol beyinle ilgili, beynin sol yarıküresiyle ilgili veya onu içeren (sözlü, matematiksel ve mantıksal becerilerle ilgili)
LEFT BRAINED : English Turkish
adj. sol beyinli, beynin sol yarıküresiyle ilgili becerileri kullanma eğilimi olan (sözlü, matematiksel ve mantıksal becerilerle ilgili)
LEFT EMPTY-HANDED : English Turkish
avucunu yaladı, hiçbir şeysiz kaldı, sonuç alamadı
LEFT EVERYTHING TO : English Turkish
(vasiyetnamede) her şeyi –e bıraktı, tüm mülkiyetini – verdi, her şeyi –e miras bıraktı
LEFT HALFBACK : English Turkish
n. l.h.d., sol hafbek, , ön bölge oyuncuları arkasında yer alan sol kanat oyuncusu (Futbol)
LEFT HAND : English Turkish
sol, soldaki, solak
LEFT HAND DOESN'T KNOW WHAT THE RIGHT HAND IS DOING : English Turkish
irbirinin ne yaptığına dair bilgileri yok, aralarındaki iletişim o kadar kötü ki birbirinin ne durumda olduklarından haberleri yok
LEFT HAND SIDE : English Turkish
soldaki
LEFT HANDED : English Turkish
solak, solaklara özel, sol elle yapılan, soldaki, lastikli, iki karşıt anlamlı, iki yüzlü, düzenbaz, beceriksiz, sakar, dengi dengine olmayan
LEFT HANDED BLOW : English Turkish
sol eliyle darbe indirme, sol elini kullanarak yapılan sert vuruş, sol elle yumruk atma
LEFT HANDED COMPLIMENT : English Turkish
iki anlama da gelebilen iltifat, iltifat ederken çam devirme
LEFT HANDED MARRIAGE : English Turkish
dengi dengine olmayan evlilik
LEFT HANDED PERSON : English Turkish
n. solak kimse
LEFT HANDER : English Turkish
solak, sol yumruk
LEFT HANGING : English Turkish
askında, belirsiz bir durumda bırakılmış, belirsizlik içinde bırakılmış
LEFT HEMISPHERE : English Turkish
sol yarıküre, sol tarafta bulunan ve sözlü alanlardan sorumlu olan beyin bölümü
LEFT HIM ALONE : English Turkish
onu yalnız bıraktı, onu kendi haline bıraktı, onu rahatsız etmedi
LEFT HIM NO CHOICE : English Turkish
ona seçenek bırakmadı, bir şey yapması için onu zorladı, başka bir seçenek bırakmadı
LEFT HIM TO HIS OWN DEVICES : English Turkish
onu kendi haline bıraktı, onu yalnız bıraktı, onu kendi kaderine bıraktı
LEFT HIS MARK ON : English Turkish
damgasını vurdu,
üzerinde etki yarattı
LEFT HOME : English Turkish
evden ayrıldı, evini terk etti; evden dışarı çıktı
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani