Multilingual Turkish Dictionary

English

English
LECTURE : English Turkish

v. konferans vermek, ders vermek, ders anlatmak, öğütler vermek, uyarmak, azarlamak

LECTURE HALL : English Turkish

amfi, derslerin yapıldığı büyük oditoryum (genellikle yüksekokulda veya üniversitede)

LECTURE THEATER : English Turkish

n. amfi

LECTURED HIM : English Turkish

ona nasihat verdi, ona ders verdi, onunla ahlaki bir konuyla ilgili konuştu

LECTURER : English Turkish

n. konuşmacı, okutman

LECTURESHIP : English Turkish

n. okutmanlık

LED : English Turkish

n. ışık yayan diyot, pointer (işaretçi) olarak kullanılan küçük lamba

LED ASTRAY : English Turkish

hedef şaşırttı, doğru yönden saptırdı, yanlış yapması için kandırdı

LED HIM BY THE NOSE : English Turkish

ona istediğini yaptırdı, ondan daha öndeydi, ona direktif verdi, her şeyi seçmesine izin vermedi, onu kontrol altında tuttu

LED HIS LIFE : English Turkish

hayatını sürdürdü, hayatını devam ettirdi, kendini idare etti

LED THE PRAYER : English Turkish

duayı başlattı, dini ibadet sırasında başkandı, dua ile ilgili diğerlerini yönlendirdi

LED THE WAY : English Turkish

yol gösterdi,
başında yönlendirdi veya yönetti, başlattı

LED TO BELIEVE : English Turkish

-olduğuna inanmasına neden oldu, o ikna olmuştu,
in doğru olduğunu düşünmesine neden oldu

LED TO VICTORY : English Turkish

zafere götürdü, kazanmasına neden oldu, galibiyeti mümkün kıldı

LED ZEPPELIN : English Turkish

ünlü İngiliz rock and roll grubu (esas olarak 1970'lerde aktif)

LEDA : English Turkish

n. (Yunan Mitolojisi) Sparta kraliçesi, Truvalı Helen ve Pollux'un (Zeus'un bir kuğu şeklinde Leda ile birleşmesinden doğan çocuk) annesi

LEDGE : English Turkish

n. çıkıntı, pencere pervazı

LEDGELESS : English Turkish

adj. çıkıntısı olmayan, düz çıkıntısı veya çıkıntıları olmayan

LEDGER : English Turkish

n. defteri kebir, ana defter, mezarın kapak taşı, travers, üst germe

LEDGER LINE : English Turkish

gergin misina, ucu su dibine oturan misina, yardımcı nota çizgisi

LEDGY : English Turkish

adj. çıkıntılı, düz çıkıntıları olan, dar yatay izdüşümleri olan

LEE : English Turkish

n. erkek ve bayan ismi; bir soyadı; blue jean üreticisi (merkezi Kansas'ta, ABD)

LEE : English Turkish

n. rüzgâraltı, rüzgâr almayan yer, kuytu

LEE GLASHOW : English Turkish

n. Sheldon Lee Glashow (1932 doğumlu) Steven Weinberg ve Abdus Salam ile birlikte 1979 Nobel Fizik Ödülü'nü kazanan Amerikalı fizikçi

LEE HARVEY OSWALD : English Turkish

(
1963) Marksist sempatizan ve ABD Deniz Kuvvetleri mensubu, ABD başkanı John F. Kennedy suikastının faili