Germany To Turkish
VOLKSWOHLFAHRT : German Turkish
f sosyal yardim
VOLKSZAHLUNG : German Turkish
f nüfus sayimi
VOLKSZUGEHÖRIGKEIT : German Turkish
f kavmiyet, tabiiyet
VOLL : German Turkish
l. dolu
(ganz) bütün, tam
(rundlich) şişman, tombul, toplu
(Ton, Stimme) tok, dolgun
F (betrunken) sarhoş
(bedeckt) örtülü
(beladen) yüklü
F (satt) doymuş, tok
(entwickelt) gelişmiş
(markig) özlü
(üppig; Haare) gümrah
(Euter) testi gibi
(Mond) dolun
(Gesicht) top (yüzlü, cehreli)
(besetzt) (Straßenbahn) dolmus; ~ werden l. dolmak
(Wagen) yükünü almak
(Mond) dolunmak;
er werden l. gelis-mek
(et. zunehmen) sismanlamak; Am
en Kilo fehlen noch zwanzig Gramm. Bir kilonun tamam olmasi icin yirmi gram eksiktir.
e Deckung mil. tam siper;
e Geschwindig-keit tam yol; ~ ausgebaut (z. B. Schule) tarn teşekküllü; ^ und ganz yerden göğe kadar; sich ~ und ganz für j-n verbürgen boyca b-ne kefil olm.; ~ beladen tam yüklü;
es Glas (Schnaps usw.) dolu;
er Puls med. dolgun nabız; Es ist mein
er Ernst. çok ciddi söylüyorum.
e Kost (z.B. im Krankenhaus) altıdan yemek; fünf
e Tage arka arkaya bes gün; Der Tisch ist ~ (od
er) Staub. Masaya toz konmus. ~ (od.
er) Angst büyük korku icinde; ~ (od.
er) Bücher kitapla dolu; aus dem
en schöpfen fig. bol keseden harcamak; aus
er Brust var kuvvetiyle; aus
em Herzen can ve gönülden; j-n nicht für ~ nehmen (od. ansehen) b-ne evlät göziyle bakmak; b-ni daraya atmak; ciddiye almamak; ~ bis obenhin hıncahıç dolu; im
sten Sinn des Wortes kelimenin tam manasiyle; in
er Fahrt pupa yelken; mit
em Recht haklı olarak; bihakkin; mit
em Magen tok karnına; mit
er Geschwindigkeit tam süratle; mit
en Segeln pupa yelken
VOLLAUF : German Turkish
ol bol; mebzulen; tamamiyle; ~ genügen istigna vermek
automatisch (tamamiyle) otomatik;
e Fabrikation otomasyon ^bart m cember (top. uzun) sakal; (dichter) kabasakal; (quadratisch geschnittener) tahta sakal
berechtigt tarn salähiyetli 2beschäftigung / tarn cahsma
besetzt hmcahinc dolu; dopdolu 2besitz m: im
^ seiner Kräfte sein eli ayagi tutmak Qblut(-pferd) n saf-kan, halisüddem; (arabisches) küheylän; (ar.-englisches) angloarap
blutig kanli, demevl "bringen l. (ausführen) icra, ifa etm., yerine getirmek
(begehen) islemek, irti-käp etm.
(zu Ende bringen) tamamlamak, ikmal etm.
busig dolgun gögüslü 2dampf m tarn yol; mit ^ tarn hiziyle
enden l. (beenden) bitirmek, tekmil etm., tek-millemek; sona erdirmek; sonunu getirmek
(vervollständigen) ikmal etm., tamamlamak; gerisini almak
endet l. bitirilmis, tamamlanmi§
fig. mükemmel, kusursuz, fevkaläde;
e Tafsache emrivaki, fetakompli; oldubitti; olupbitti;
er Versuch jur. tarn tesebbüs
VOLLENDS : German Turkish
(Adv.) l. tamamen, tamamiyle, büsbütün
(obendrein) üstüne üstlük ^u^g/ l. bitirme, tamamlama, itmam, ikmal
(Zustand) tekämül, kemal, mükemmeli-yet; zur ^führen tamamma yetistirmek
VOLLEREI : German Turkish
yiyecek ve icecek hususunda ifrat: a) (im Essen) ac^özlülük, oburluk b) (im Trinken) ayyaslik, isüisret, i^ünu§
(Ausschweifung) sefahat
VOLLESSEN : German Turkish
:sich ~ F tika basa yemek
VOLLEYBALL : German Turkish
^-spiel n) m voleybol
spieler(in/) m voleybolcu
VOLLFRESSEN : German Turkish
: sich ~ V zikkimlanmak. tikmmak
führen yapmak, icra etm.; e-n Luftsprung ^ havada takla atmak; ein Kunststück
marifetini göstermek; e-n fürchterlichen Lärm ^ bir yeri gürüitüye bo^mak °gas n: mit ^ tarn süratle 2gefühl n: im ~ (m. Gen.) bsi tamamiyle müdrik olarak
gepfropft hmcahinc dolu; dopdolu; pazar kayigi gibi Sgeschoß n mil. som mermi
getakelt naut. tarn (od. kabasorta) armall
gießen (z.B. Glas) doldurmaj< 2gummireifen m som tekeriek lastigi>
VOLLJÄHRIG : German Turkish
esit, ergin; noch nicht ~ resit bulunmayan Skett/ sinni rü§t; resitlik, erginlik 9keits.erklärung / (durch (fts Gericht) kazai rüst
VOLLKLECKERN : German Turkish
: sich ^ F yemek yerken üstünü kirletmek
VOLLKOMMEN : German Turkish
(Ad].) mükemmel, kusursuz, yetkin, kämil; (Adv.) tastamam, tipatip, tamamiyle, büsbütün, külliyen; (volkstüml. a.) hepten;
e Zahl math. yetkin sayi; kämil adet; ~ entsprechend upuygun; hüve hüvesine; tipki tipkisina; tamamiyle mutabik olarak; Sie haben ~ recht. Yerden göge kadar hakkmiz var. Dos ist ~ wertlos. Bunun zerre kadar faydasi yok. ~ verrückt kizil deli; zirdeli; ^ verrückt sein kacinp oynat-mak; ~ leer tamtnkir a. m. der Forts, kirmizi (od. kuru) bakir;
es Glück tarn bir saadet; saadeti uzma; üsmut; ~ zerstören imha etm
VOLLKOMMENHEIT : German Turkish
kemal, yetkinlik, mükemmeliyet
VOLLKORN : German Turkish
n mil. dolu (od. tarn) arpacik
VOLLKORNBROT : German Turkish
n kaba ö§ütülmü§ bugday veya cavdardan yapilan ekmek
VOLLKORNMEHL : German Turkish
n kaba ögütülmü§ bugday veya cavdar
VOLLKRAFT : German Turkish
tarn kuvvet ve kudret; in der ^ seiner Jugend taze bahannda
VOLLKRIEGEN : German Turkish
F: Er kann den Hals nicht ^. Gözlerini toprak doyursuni
VOLLLAUFEN : German Turkish
akarak dolmak
VOLLMACHEN : German Turkish
l. doldurmak, tekmillemek, tamamlamak
(sich die Hosen) donuna etm. (od. kacirmak) Machen Sie die hundert Pfund voll! F Parayi yüz liraya doldurunuz! um das Unglück vollzumachen bu feläket yetmlyormu§ gibi; üstüne üstlük
VOLLMACHT : German Turkish
l. tam salähiyet
(Dokument) vekäletname;j-m ^ erteilen l. b-ne tarn salähiyet (od. vekälet) vermek; b-ni tevkil etm., yetkilemek; ~ haben tarn salähiyeti olm.; bsi yapmağa mezun (od. yetkili) olm.; unumschränkte ~ hudutsuz salähiyet; acik bono; plenpuvar; in ^ vekäleten
VOLLMACHTGEBER : German Turkish
m tarn salähiyet veren; jur. müvekkil
VOLLMATROSE : German Turkish
m naut. birinci sinıf tayfa
VOLLMILCH : German Turkish
kaymagi alınmamiş süt
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani