Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
ERDACHSE : German Turkish

mihveri arz; yerekseni
altertum n geol. paleozoik; ezminei kadimei hayat; birinci zaman
apfel m dial.
. s. Kartoffel
s. Topinambur,
arbeiten pl. toprak isleri
arbeiter m toprak iscisi
atmosphäre / yer gazyu-van
autklärung / mil. kara kesfi
bahn / mahreki arz; yer yörüngesi
ball m poet. küreiarz, yerküre; yer yuvarlağı

ERDBEBEN : German Turkish

n zelzele, deprem; yersarsintisi; hareketi arz
geschädigte m//zelzele feläketzedesi, kazazedesi
herd m zelzelenin i

ERDBEERBAUM : German Turkish

m bot. kocayemisi agaci; tavulga
e / bot. ciiek Qfarben ciiek renginde olan; frez
konfitüre / ciiek receli
Spinat m bot. istir otu

ERDBEOBACHTUNG : German Turkish

mit. kara tarassudu
boden m yer, yeryüzü, toprak; dem ~ gleichmachen yerle bir etmek; hak ile yeksan etm.; ta§ tas üstünde birakmamak; auf dem kahlen ^ schlafen kuru toprak üzerinde yatmak; vom ^ verschwinden kitligina (od. köküne) kiran girmek; wie vom ^ verschlungen werden yerin dibine gecmek
bohrer m sonda 9braun hakt, ombra
burzeldom m bot. pitrak dikeni (od. otu); demir dikeni; domuzayagi

ERDE : German Turkish

l, küreiarz, yerküre, yer yuvarlağı
(Boden) toprak, yer, zemin
(Schmutz) camur
(Humus) türabi nebatt; hümüs
(Welt) dünya; die ^ lockern agr. topragı kabartmak; die ^ berühren (el. Leitung) topraga gecmek; toprak olm.; Möge ihm die ^ leicht seini Topragı nur olsun! auf der ganzen ^ yeryüzünde; mit ~ bedecken topraklamak Qn (el., Radio) topraga baglamak; toprak etm.; topraklamak; geerdet topraga bagh
n.bürger m: ein neuer kleiner ^ hum. yeni dogan cocuk; (gel. a. yeni misafir)

ERDENKBAR : German Turkish

s. erdenklich,
en l. tasavvur etm.
(erfinden) icat etm., bulmak, cıkarmak, uydurmak lieh tasavvur olunabilen; hatır ve hayale gelen; Alles nur °e ist vor­handen. Kussütünden baska her sey var. sich alle nur
e Mühe geben bütün gayretini sarf etm.; elinden geleni yapmak; Er hat mir alles nur
e Böse angetan. Bana yapacagını yaptı

ERDERSCHÜTTERUNG : German Turkish

yer sarsıntısı
färbe / toprak rengi; häki renk 9farben; 2farbig hakt, ombra
ferkel n
yerdomuzu
ferne / astr. evc, yeröte
fruchte pl. toprak mahsulleri
gas n tabii gaz
geist m gnom
geschichte/ arziyat, jeoloji
geschoß n zemin katı; yerkatı; alt kat
gürtel m mıntıka, kusak
halbkugel / nısıf küre; yarı-küre ^haltig topraklı
harz n karasakız, bitüm
hummel/
toprak yabanansı

ERDICHTEN : German Turkish

icat (od. tasni) etm., uydurmak; havadan atmak
et uydurma, masnu, musanna, düzme, mevhum; hayal mahsulü
ung / tasni, masal, uydurma, yapmtl; yanlıs haber

ERDIG : German Turkish

l. topraklı
toprak gibi

ERDINNERE : German Turkish

n pirosfer
kabel n yeraltı kablosu; toprakaltı hattı
karte/dünya haritası
kastanie / bot. yer kestanesi (od. findig); yahudi kalpagı; abdülleziz
kern m ağırküre, barisfer, yercekirdegi
klumpen m toprak parcası; kesek
kreis m küreiarz, yerküre
kröte / zo. kara kurbağa; otlubaga
kruste / kısn arz; yerkabugu; litosfer
kugel / küreiarz, yerküre; yer yuvariagı
leitung / l. toprak irtibati; toprak teli
(unterirdische) yeraltı kablosu
magnetismus m yersel magnetizma; mıknatısi-yeti arziye
mandel / bot. s.
kastanie.
männchen n l. adamotunun kökü
masaldakı cüce
maus /
toprak sıcanı
mittelalter n geol. mezozoik; ikinci zaman
nähe /astr. yerberi, aziz
nuß f bot. yerfıstıgı, arasit; Amerikan (od. Arap) fıstıgı
neuzeit / geol. neozoik; ücüncü zaman; yeni hayvanlar zamam
Oberfläche / sathi arz; yeryüzü
ofen m tandır
öl n petrol (gazı); gazyagı, tasyagı
ölchemie / petrolkimya
Ölquelle / petrol kuyusu

ERDOLCHEN : German Turkish

hancerlemek, kamalamak; bıcak vurmak

ERDORGEL : German Turkish

f geol. peribacasi

ERDPECH : German Turkish

n min. karasakız, bitüm

ERDPFELLER : German Turkish

m (zur Messung ausgehobener Erde) baba

ERDPYRAMIDE : German Turkish

geol. peripiramidi

ERDRAUCH : German Turkish

m bot. sahtere

ERDRAUCHGEWÄCHSE : German Turkish

pl. bot. sahteregiller, sahtericiye

ERDREICH : German Turkish

n yer, toprak, hümüs

ERDREISTEN : German Turkish

sich ^ (zu) kalkısmak, cüretlenmek, tasaddi etm.; (yapmak) cüretinde bulunmak; bsi yapmaga mütecasır olm.; (yapmak) küstahh^ında bulunmak

ERDRINDE : German Turkish

kısn arz, yerkabugu, litosfer

ERDROSSELN : German Turkish

(bogazmı sıkarak) bogmak

ERDRUTSCH : German Turkish

m toprak kayması; heyelan, kaysa, göcü
Sala­mander m
(geneckter) benekli semender

ERDRÄUMER : German Turkish

m buldozer

ERDRÖHNEN : German Turkish

s. dröhnen

ERDRÜCKEN : German Turkish

l. ezip cignemek
(betäuben) bunaltmak
(übermäßig belasten) fazia yükletmek; nefes aldırmamak
d kahir, ezici;
es Beweismaterial czici deliller;
e Mehrheit kahir ekseriyet;
e numerische Übermacht adet itibariyle ezici faiklyet;
e Gewalt kahir kuvvet