Germany
GESAMTPLAN : German Turkish
m l. umumi harita
heyeti mecmua
GESAMTPREIS : German Turkish
m topyekün fiyat
GESAMTRECHTSNACHFOLGE : German Turkish
f jur. külli halefiyet
GESAMTSCHULDNER : German Turkish
pl.jur. müteselsil borclular
GESAMTSCHULDNERISCH : German Turkish
:
e Haftung jur. müteselsil mesuliyet; teselsül
GESAMTSTRAFE : German Turkish
f bütün cezaların tek bir cezada birlesmesi
GESAMTSTÄRKE : German Turkish
f mil. tekmil kuvvet
GESAMTSUMME : German Turkish
f l. topyekön
s. Gesamtbetrag,
GESAMTTONNAGE : German Turkish
f mecmu tonaj
GESAMTVERLUSTE : German Turkish
pl.mil. umumi zayiat
GESAMTZAHL : German Turkish
f l. topyekün
mil. mevcut; die ~ der stimmberechtigten Mitglieder jur. mürettep adet; tamsayı
GESANDTE : German Turkish
m l. (Vertreter) murahhas, mümessil, delege
(Diplomat) (orta-)elci; ^ Gottes resul, yalvac
schaff/ (orta-)elcilik
schafts.rat m eicilik mü§aviri
schafts.recht n: aktives (passives) ~ jur. sefir izami (bzw. kabulü) hakki
GESANG : German Turkish
m l. taganni
(der Vögel) ötü?
(Lied) sarki, türkü, kanto. san
(Teil e-r Dichtung) fasil
(Lob2) methiye bzw. fahriye
buch n dint sarkilar kitabi
s.kunst / ses sanati
S.Verein m koro birligi
s.vortrag m san resi-tali
GESAUSE : German Turkish
n l. (des Windes) inilti, vizilti
(in den Ohren) u^uldama
GESCHECKT : German Turkish
enekli
GESCHEHEN : German Turkish
l. vukubulmak, häsil olm.; olup bitmek
(getan werden) yapilmak; Es ist nun einmal ~/ (od.) Was ^ ist, ist ^. Bir seydir oldu. Olan oldu (a.m. der Forts, torlpa doldu). Spr. Ne yapalim bir kere olmusi Kesilen ba§ bir daha bitmez. Spr. OImusla ölmüse care yoktur. Es geschehe! Olsun! Wäre das doch nicht ~/Sa^likla olmayaydi! Nur keine Angst, es geschieht dir nichts! Korkma, sana bir sey olmayacak! Es geschieht zu deinem Besten. Bu, senin iyili^in icin oluyor. was auch ^ mag her ne olursa olsun; Ich wußte nicht, wie mir geschah. Ne oldugumu bileme-dim. Es geschieht ihm recht! Meheldir! Oh olsun l Ettigini buldu! Was ist ~? Ne oldu? Was heute nicht geschieht, ist morgen nicht getan. (Goethe) Erteye kalan arkaya kalir. Spr.; Was geschieht mit e-m Beamten, der sich gegen die Vorschriften vergangen hat? Bir memur nizama riayet et-mezse, hakkinda ne muamele yapilir? Es ist um mich ~. Mahvoldum. Jetzt war es um seine Ruhe ^. Rahati kacti; ^ lassen göz yummak; ses cikarmamak; mümasat etm. 0 n hadiseler; olup biten seyler
GESCHEHNIS : German Turkish
n hadise, vaka, olay
GESCHEIT : German Turkish
l. akilli, zeki
(aufgeweckt) acikgöz; nicht recht ^ tahtasi eksik; Sei doch ^t Aklini basma al! Ich werde daraus nicht recht ~. Bunu bir türlü anlayamlyorum. Das ist mir auch etwas °esl iron. Akil bu ya! besonders ^ sein wollen cizmeden yukan cikmak;
er Kopf kafali adam;
er Einfall iyi fikir; Das muß man schon
er anfangen! Allah akillar versini Das
este ist, du läßt die Finger da-von\\ tyisi mi, bu isten vazgecmelil
GESCHENK : German Turkish
n \\. armagan, hediye, atiyye, ihsan;/r.o. diskira-si; (kleineres) ikramiye
(Gottes2) Allah vergisi; iläht mevhibe; ein ^ des Himmels sein gökten düsmek (od. inmek); bescheidenes^; ^ e-s Armen yesil yaprak; cam sakizi coban armagam; ein ~, das wieder zurückgefordert wird AI i pasa vergisi; Mit diesem Buch macale er mir ein schönes ^. Bu kitabi vermekle güzel bir hediye verrni§ oldu. Kleine
e erhalten die Freundschaft. Spr. Yanm elma gönül alma. Bir fincan kahvenin kirk yil hakki var. Spr.; Er glaubt wunder, was er für ein ^ gemacht hat. Be§ be§ sayiyor. j-m et. zum ^ machen b-ne bsi hediye (ar-ma§an) etm.
artikel m hediyelik
album n hediye(-lik) biralbüm
GESCHICHTE : German Turkish
l. (Historie) tarih
(e-r Institution) tarihce
(Erzählung) hikäye
(Angelegenheit) mesele, is, hadise, olay; V: ifade; ~ des Altertums eskica^ (od. ilkcag) tarihi; ^ des Mittelalters (der Neuzeit) ortacag (soncag) tarihi; E-€ schöne ^l iron. (yättik beläyal Vay babasmm camna! die ganze ^ bütün is; hepsi beraber; bsin evvel ve ähiri; und die Moral von der Geschicht kissadan hisse;
n erzählen hikäye anlatmak:
n machen l. (Dummheiten machen) budalalik etm., halt etm.
(sich zieren) nazian-mak; Ermeni gelini gibi kintmak; Und damit ist die ~ zu Ende. Sonrasi saglik. alte
n wieder aufwärmen eski meseleleri temcit pilavi gibi isitip isitip öne sürmek
n.buch n hikäye kitabi
n.erzähler m l. masalci; hikäye anlatan
fr. meddah
(Novellist) hikäyeci
GESCHICHTLICH : German Turkish
tariht. tarihsel, historik;
es Drama Th. tarih oyunu
GESCHICHTSBUCH : German Turkish
n tarih ders kitabi
fälschung / tarihin tahrifi
forscher m tarih arastinci; tarihci
kenner m tarihsinas
lehrer(ln/) m tarih ögretmeni; tarihci
schrei-ber m müverrih, vakanüvis, tarihci
stunde/tarih dersi
GESCHICK : German Turkish
n l. (Schicksal) talih, kismet; kaza ve kader; almyazisi, akibet, mukadderat, tecelli
(Geschicklichkeit) maharet, beceriklilik; beceri; el cabuklugu
(Kunst ustalik, hüner, hazakat, sanat, marifet
(Befähigung) kabiliyet, istidat
(Hurtigkeit) kivraklik, atiklik; widriges •^ aksi tesadüf; sein ~ verfluchen talihine tan etni.; großes ^ haben (zu) bse cok kabilivetli olm.
lichkeit/s. Geschick (2) Qt l. mahir, becerikli; eli yatik; yolbilir
(befähigt) kabiliyetli, istidatli
(tüchtig) hazakatli, tecrübeli, marifetli; elinden kus ucmaz
typ, klavyesi kuvvetli
(behend) kivrak, atik
(bei der Arbeit) eli cabuk; tirendaz; (Adv.a.) ustalikla Sie ist e-e
e Näherin. Eli dikise yatkin (od. yatlyor). ^ leiten hüsnüidaie etm
GESCHIRR : German Turkish
n l. (Gefäß) kap, käse
(irdenes) canak cömiek
(Tafe^) sofra takimi
(Silber9) gümüs catal bicak takimi
(Küchen2) mutfak takimi
(Pferde^) kosum takimi; das ^ abräumen sofrayi toplamak; ~ spülen bulasik yikamak; sich ordentlich ins ~ legen flg. büyük gayretle calismak; brav im ^ gehen (Pferd) yumusak agizli olm.; gern almak
Spülmaschine / bulasik yikama makinesi
Wäscher m bulasikci, sabuncu
GESCHLECHT : German Turkish
n l. cins(-iyet), esey 2 (Abstammung) kan, asil; soy sop; silsile
(Art) nevi, tür
(Stammbaum) secere, süläle, döl, generasyon
(Familie) alle
(Generation) nesil, göbek, batin, kusak; Sein ^ ist ausgestorben. Sülälesi kesildi. das schöne ^ cinsi latif; kadm kismi (od. taifesi); das starke ^ erkek cinsi; E-n solchen Mann hat das ^ bisher nicht hervorgebracht. Bu soydan simdiye kadar öyle adam cikmadi. nach
ern getrennt sitzen haremlik selämlik olm. 2Hch l. cinsi, eseyli
(sexuell) eins?, cinsel, eseysel, seksüel;
e Fortpflanzung einst cogalma; eseyli üreme; ^ verkehren cima etm., eins? mukarenettebulunmak; V: düzmek-Henkelt/
cinsiyet, eseylilik
(Sexualität) cinsiyet, cinsellik, seksüalite
- Azerbaijani
- Azerbaijani To Azerbaijani
- Azerbaijani To English
- Azerbaijani To Persian(Farsi)
- Turkish
- Turkish To Turkish
- Turkish To English
- Turkish To Germany
- Turkish To French
- English
- English To Azerbaijani
- English To Turkish
- Germany
- Germany To Turkish
- French
- French To Turkish
- تورکجه
- تورکجه To Persian(Farsi)
- تورکجه To تورکجه
- Persian(Farsi)
- Persian(Farsi) To Azerbaijani