Multilingual Turkish Dictionary

Germany

Germany
HAUBE : German Turkish

l. hotoz, bone
(allg.) baslik
(bei Vögeln) sorguc, tepe(-lik), ibik, suluk
(MotorS) kapak; unter die ^ bringen (Mädchen) bir kizi eviendirmek, basgöz etm.
n.lerche /
tepeli toygar (od. tepeli tarlakusu)
n.meise /
tepeli bastankara
n.taucher m zo. elmabas; tepeli dalgic

HAUBITZE : German Turkish

mil. obüs

HAUCH : German Turkish

m l. hohlama, nefes, soluk
(Lüftchen) nefha, nesim, esinti, hübup
(Morgenwind) badisaba
fig. (Spur) eser, semme, zerre, nebze
phon. aspirasyon °dünn incecik; zar gibi ince; cigara kagidi gibi °en hohlamak, üflemek ^feln s.
dünn. (Unterschied) kilpayi

HAUDEGEN : German Turkish

m l. iki tarafi keskin ağır kisa kilic; hancer, gaddare
kilic oynatan
(alter) kahraman; eski kabadayi asker
e f l. (südd.) sivri kazma; külünk
(Prügel) kötek. dayak; ^ kriegen (od. beziehen) dayak yemek ~en l. dövmek, vurmak
(Holz) yarmak, kesmek
(hacken) capalamak
(Loch) acmak
(nach j-m) b-ne karsi el kaldirmak
(um sich) a) cirpmmak b) (m. dem Schwert) çalakılıç üzerine yürümek
(in Stein usw.) hakketmek, oymak; sich ^ dövüsmek, vurusmak; Das ist nicht gehauen und nicht gestochen. Bu, hiç bir seye benzemiyor. Ne sap ne seker. Ich hau dich kurz und klein! Suratini persembe pazarına çeviririm! Er hat sein ganzes Geld auf den Kopf gehauen. F Olanca parasini bitirdi. in Stücke ~ kırıp dökmek j-m eins hinter die Ohren ~ b-ne bir tokat aşk etmek, indirmek; in die Pfanne ~ fig. imha etmek, mahvetmek
er m yaban domuzunun köpek dişi

HAUFEN : German Turkish

n (seltener: Haufe m) yığın, küme, kitle, kalabalık, sürü, öbek; e-n ~ Geld verdienen para kesmek; der große ~ halk kütlesi; in hellen ~ tümen tümen; bir kütle halinde; über den ~ werfen
devirmek, altüst etmek
bir tarafa bırakmak; j-m über den ~ fahren ezmek çiğnemek

HAUFENSCHICHTWOLKE : German Turkish

f met. katman bulut, arız, stratus~weise yığın yığın; yığınla; küme küme~wolke f met. küme bulut, kumulus

HAUHECHEL : German Turkish

f. bot. sabankıran, kayışkıran
klinge f (des Hufschmieds) sontraş
klotz m kıyma kütüğü

HAUPT : German Turkish

n
baş, kafa, kelle
(Ober~) baş, reis
(in Zss. a.) esas, başlıca, asıl, ana; ~der Familie ailenin reisi; aile büyüğü

HAUPTANMARSCHWEG : German Turkish

m mil. esas yaklaşma yolu

HAUPTANSCHLUß : German Turkish

m teleph. ana irtibat hattı

HAUPTARBEITEN : German Turkish

pl. ana işler

HAUPTARMEE : German Turkish

f. ordu büyük kısmı

HAUPTAUFGABE : German Turkish

f. esas vazife

HAUPTBAHNHOF : German Turkish

m merkez istasyon

HAUPTBERUF : German Turkish

m (beruf) f (beschäftigung)esas iş; asli vazife

HAUPTBESTANDTEIL : German Turkish

m esas kısım; gövde

HAUPTBUCH : German Turkish

n H. defteri kebir; ana defter

HAUPTDARSTELLER : German Turkish

m baş aktör (aktiris); protagonist

HAUPTDECK : German Turkish

n naut. palavra

HAUPTDELEGIERTE : German Turkish

m baş murahhas

HAUPTEINGANG : German Turkish

m büyük kapı; ön kapı

HAUPTERBE : German Turkish

m esas mirasçı

HAUPTFACH : German Turkish

n 1 (beim studium) esas ders; ihtisas
(in e-m Schrank) büyük göz

HAUPTFARBE : German Turkish

f asıl renk

HAUPTFEHLER : German Turkish

m başlıca hata